"(...) Önemli değil, dedim ya bir düş ağacı bu.
Yeter ki kökü, gövdesi, dalları-yaprakları ve meyvesi olsun. Hadi isterseniz Dedem Korkut’un methettiği sembolik bir ağaç olsun:
Ağaç ağaç dersem sana arlanma ağaç
Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç
Musa Kelîm’in asâsı ağaç
Büyük büyük suların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerin gemisi ağaç
Şah-ı merdan Ali’nin Düldülünün eğeri ağaç
Zülfükârın kını ile kabzası ağaç
Bilmiyorum eski kitaplarda mı gördüm, bir hocanın vaazında mı dinledim; yoksa hayalhânemde ağır ağır kendim mi yetiştirdim; böyle bir ağaç yaşıyor içimde.
Ona “ahlâk ağacı” diyorum.
Kökü iman, gövdesi amel, dalları ve yaprakları ilim, meyvesi ahlâk olan bir ağaç. (...)