İslâm'ın tevhid ilkesini ve bu uğurda verdiği mücadeleyi, "ölü lafızların" hayat bulması şeklinde anlatmamız mümkündür. Başka bir anlatımla Allah inancı vardı; O'nu ve O'na olan inancı anlatmak için çeşitli kelimeler, lafızlar kullanılıyordu. Fakat lafız artık taşıyıcılığını kaybetmiş, mana gitmişti. İslâm, manasını yitirmiş veya tahrif olmuş ke ...
Tasavvuf Kategorisindeki Alıntılar
İbnü'l-Arabî, Sayılar ve Rüyalar
Osman Nuri Küçük
Varlık, genellikle yüzeysel boyutundaki varlığından ibaret zannedilir. Şeylerin biçiminden yola çıkarak daha kutsî mertebesine intikal edebilen seçkinler (havas) ise gördüklerini ta’bir ederler. zira hadiseler ve varlık, aslında ta’bir edilmeli yani formundan hakikatine geçilerek okunmalı ve anlamlandırılmalıdır. İbnü’l-Arabî keşfen sahih kabul ...
Fîhi Mâ Fîh
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî (Ter: Ahmed Avni Konuk, Ya. Haz. Dr. Selçuk Eraydın)
Hak Teâlâ buyurur ki: Ben sizi ve evkât ve enfâs ve emvâl ve rüzgârınızı satın aldım. Eğer bana sarf eder ve bana verir iseniz, onun bahâsı cennet-i câvidândır. İşte benim indimdeki kıymetin budur. Eğer sen kendini cehenneme satar isen, kendine zulm etmiş olursun. Bu tıpkı bir adamın yüz altın kıymetindeki bir bıçağı duvara çakıp, ona bir kabak ...
İrfan Sofraları
Niyâz-i Mısrî (Çev. Soner Eraslan)
İnsanların arasındaki muamele şu dört davranıştan ibarettir: Bir kısmı kendilerine ihsan edene ihsanda bulunurlar. Bu ahlâk birbirlerine boyunlarını sürten eşeklerin ahlâkıdır. Bir kısmı da kendisine kötülük edene kötülük eder. Bu ahlâk köpekler ve yırtıcı hayvanların huyudur. Başka bir kısmı ise kendisine ihsanda bulunana kötülük eder. Bu da yı ...
Nakşu'l-Fusûs - İbnü'l-Arabî'nin Kendi Fusûsu'l-Hikem Özeti
William Chittick (Türkçesi: Turan Koç)
"Allah ismine ait hikmetin özü" Uluhiyet mertebesine ait bilgi ve marifetler bütünüdür veya bu bilgi ve marifetlerin yazıldığı yerdir, yani Kâmil insanın kalbi.(s.19)
Ruh bedeni nasıl yönetiyor ve çeşitli güç ve yetilerle onda tasarrufta bulunuyorsa, kâmil insan da âlemde olup bitenleri aynen öyle yönetir ve ilahi isimler aracılığı ile o ...
Varlığın Muhtelif Merhaleleri
Rene Guenon
Daha evvel de belirttiğimiz gibi Küllî İmkân sonsuzdur ve sınırsız olması dışında başka bir şey olamaz, o hâlde onu başka türden kavrama çabası onu hiç anlamamakla sonuçlanmaya mahkumdur. İşte bu bütün Batı'nın felsefi sistemlerini metafizik, yani küllî bakımdan aynı oranda yetersiz kılan şeydir; daha önce de tekraren belirttiğimiz üzere, bu sis ...
Mantıku't-Tayr
Ferîdüddîn Attâr
Görünen her görüntü, Simurg'un güzelliğinin gölgesidir. Zaten o sana güzelliğini gösterecek olsa, sen onu hemen gölgesinden tanırsın. İster otuz kuş (sî-murg), ister kırk kuş olsun, senin gördüklerinin hepsi Simurg'un gölgesidir. Simurg gölgesinden ayrı değildir, eğer sen ayrıdır dersen, bu uygun olmaz! İkisi de beraber olduğu için, onları birli ...
Mantıku't-Tayr
Ferîdüddîn Attâr
Ey hak yoldan bile isteye sapıp çıkan! Bilesin ki Sultan'dan bir ev isteyen, o evi sırf Sultan'a yakın olabilmek için ister! Sultanın gelip şereflendireceği evden daha mükemmel bir ev olabilir mi?
Nefis evi dünyevî arzuların dolup taştığı cennettir; gönül evi ise, doğruluk makamıdır, unutma! Yüceler yücesi Allah, uçsuz bucaksız bir okyan ...
Müslüman Saati
Annemarie Schimmel
Hz. Hüseyin'in hayatta kalan tek oğlu olan Hz. Zeynelâbidin'e atfedilen uzun bir dua vardır:
"Hamd Allah'a ki, kendisine hamdetmenin yolunu bize gösterdi ve bizi hamd ehlinden kıldı ki, ihsanına şükredenlerden olup iyilik yapanların mükafatını alalım.
Hamd Allah'a ki, bize dinini armağan etti, şeriatıyla bize minnet koydu ve ihsa ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 3. cilt
Muhyiddin İbn Arabî (çev. Ekrem Demirli)
Arafat'ta, yoksunluk, horluk, yakarma halinde kendinden geçerek ve terzilerin diktiği elbiselerden soyunarak durulur. Hacıların vakfe yaptığı yer, Arafat diye isimlendirilir. Buradan söz konusu yerin Allah'ı bilen ariflerin durma yeri olduğunu öğrendik. Çünkü Allah şöyle buyurur: 'Allah'tan kulları içinde ancak bilenler korkar.' (Fâtır 35/28). B ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 3. cilt
İbn Arabî (çev. Ekrem Demirli)
Kendisinden temizlenmemiz emredilmiş kötülük, niteliğin kendisiyle değil, kullanım yeriyle ilgilidir. İnsan, hırs huyundan temizlenemez, sadece onu dünya malı ve haramları biriktirmeye yönlendirmekten [huyundan] temizlenebilir. İnsan hırsı kullanma yerinden uzaklaşarak aynı hırs vasıtasıyla temizlenmiş olur. Bu ise, bilgi öğrenmek, salih amel ve ...
Tasavvuf İlmine Dair : Kuşeyri Risalesi
Abdulkerim Kuşeyrî
Sûfî dostlarım -Allah sizleri rahmetine nâil eylesin- iyi biliniz ki; Bu tâifenin şeyhleri, işlerinin ve tasavvufî telâkkilerinin temellerini tevhid konusunda çok sağlam esaslar üzerinde bina kılmışlar, böylece akîdelerini bid'atlardan korumuşlar, selefin ve sünnet ehlinin benimsediğine inandıkları, teşbih (Allah'ı yaratıklara benzetmek) ve ta't ...
Fütuhât-ı Mekkiyye 4
Muhyiddin İbn Arabi (Çev. Ekrem Demirli)
Genellikle toplum içinde itilmiş ve küçümsenen bir şeyi elimde taşıyordum. Benim konumumdaki insanlar, insan doğasındaki büyüklük ve saygın görülmeyenlerden farklılaşma duygusu nedeniyle böyle bir şeyi taşımazdı. Şeyhi ve kendisiyle beraber arkadaşlarının da geldiğini gördüm. Arkadaşları şöyle diyor: 'Efendimiz! Bu gelen falan kişidir. Onun bu y ...
Hikem-i Atâiyye Şerhi
İbni Atâullah el -İskenderî (Abdullah Şerkavî'nin Şerhi ve Ali Örfî Efendi'nin Tercümesi)
[Bana dua edin. Size icabet (ve duanızı kabul) edeyim.](40/Mü'min, 60.) emri üzerine dua etmek. emir olarak lazımdır. Zillet üzere olmak demektir. Dua ibadetle alakalı olursa faydalı olur, karşılık bekleme maksadıyla yapılan dua faydalı olmaz.
Hakk'ın inayeti ezelidir. Ezelde sen, zaman, an, ihlas ve amelle alakalı varlık yokken ihsanı b ...
Hikem-i Atâiyye Şerhi
İbni Atâullah el -İskenderî (Abdullah Şerkavî'nin Şerhi ve Ali Örfî Efendi'nin Tercümesi)
Hak sübhanehû ve teâlâ hazretleri perdeli değildir. Sana görünmemesi zuhurun şiddetindendir. Zuhurunun şiddeti kemâlinin güzelliğine örtüdür. Uzaklığın şiddeti perde olup görünmeye mâni olduğu gibi yakınlığın şiddeti de perdedir. Gözün kendisini görmeye yakınlığının şiddeti mani olur. Bunun gibi Hak Teâlâ hazretleri de bizi kâmil ve tam bir ihat ...
Hikem-i Atâiyye Şerhi
İbni Atâullah el -İskenderî (Abdullah Şerkavî'nin Şerhi ve Ali Örfî Efendi'nin Tercümesi)
İnsanların avâmı senin gerçete yok ve hiç olduğunu bilmezler. Hayrın sahibinin sen olmadığını bilmediklerinden senin zuhurundan zuhur eden hayırlı ameli sana nispet ederler. Güzel vasıflarla da seni methederler. Sen bu durumdan dolayı gururlanma. İnsanların zanlarının aksine sadece bu vasıflarla göründüğünü ve bu methedilen vasıfların sende olma ...
Tasavvuf Kısa Bir Giriş
William Chittick (Çev. Turan Koç)
En derin çizgileriyle görüldüğünde ise, İslam insanlara, bütün varlığın dayanağı ile uyum içinde olacak şekilde, kendilerini nasıl dönüştüreceklerini öğreten bir dindir. Ne eylem, ne anlayış ve ne de her ikisi birlikte, insan için yeterlidir. Eylem ve anlayışın insanî iyilik ve mükemmelliği meydana getirecek şekilde bir noktaya odaklanması gerek ...
Esrârnâme
Ferîdüddin Attâr
Dünya ile ahiret âleminin arası çok yoktur; fakat bu yolda sana duvar olan bir varlığın vardır! Neden o kadar bağırır, coşar ve ağlarsın?Nitekim bu aşağılık nefis senin canına sohbet arkadaşıdır! Eğer nefisle ölürsen vay haline! Baştan ayağa herşey ağlar sana! Eğer nefisten sıyrılıp ölürsen, işte o zaman temizsin, ne ateşte, ne toprakta olursun! ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 4. Cilt
İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
... bir insan 'malım olsaydı onunla iyilik yapardım' diye temennide bulunabilir. Böyle bir temenniye karşılık, Allah kendisine amel edenin sevabını yazar. Çünkü onun niyeti amelinden daha hayırlıdır. Bu nedenle, en yetkin bir şekilde sevap verilir. Hâlbuki mal başkasının elindedir ve kendisi hiçbir şeye sahip değildir. Temenni ettiği mal meydana ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 4.Cilt
Muhyiddin İbn Arabî
Allah yolunda kâfirlerle savaşırken öldürülen kişi diridir ve rızıklanır. Bize, ölüyü yıkamamız emredildi. Bu özel şehide ise ölü denilmeyeceği gibi ölü olduğu da zannedilmez. Bilakis o, önünden ve arkasından yanlışın giremediği doğru haberin bildirdiğine göre, diridir. Fakat Allah, bizim gözlerimizi onda bulunan canlılığı anlamaktan perdelemişt ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 4.Cilt
Muhyiddin İbn Arabî
Dört melek Kabe'nin üzerinde toplanmış: Birisi gökten inmiş, diğeri aşağı yerden yükselmiş; üçüncüsü doğudan ve dördüncüsü de batıdan gelmiş. Her birisi arkadaşına nereden geldiğini sormuş, herkes 'Allah'ın katından geldim' diye yanıt vermiş. Şeyhlerimizden biri, Hz. Peygamber'e ulaşan bir hadis aktarmıştı. Hadiste Hz. Peygamber şöyle der: 'Alla ...
Gülistan
Sadî
Padişahlardan birinin önemli bir işi ortaya çıktı. Şöyle bir adak adadı:"Eğer şu iş arzuma göre neticelenirse, zahitlere şu kadar altın sadaka vereyim." İş, istediği şekilde gerçekleşmiş, sıra adağın yerine getirilmesine gelmişti. Bir keseye belli miktarda altın koyarak bir kölesine verdi, "Götür, bu altınları dervişlere dağıt!" dedi. Köle, aklı ...
Gülistan
Sadî
Riyakâr bir derviş bir gün padişahın ziyafetinde bulundu. Hakkındaki iyi düşünceleri artsın diye alışkanlığından çok daha az yemek yedi, namaza kalkınca da her zamankinden fazla namaz kıldı.
Korkarım sen Kâbe'ye ulaşamazsın, çünkü tuttuğun yol doğruca Türkistan'a gidiyor.
Eve gelir gelmez yemek istedi. Kurnaz bir oğlu vardı. "Bab ...
Mantıku't-Tayr
Ferîdüddîn Attâr
Bir zamanlar iki gözü de anadan doğma kör, gönlü yaralı ve meşhur biri doğmuştu. Hiçbir rengi bilmezdi. Ona renk adları söylense bile anlayamazdı. Gönlü içinde sürekli ağlardı. Her bir rengin biçimini de tasarlardı. “Sarı ve kızılın görünüşü böyle olur, gök ve yeşil de şöyle olur,” derdi. Ak ve karanın da görünüşünü böyle düşünür ve o düşünceler ...
Mantıku't-Tayr
Ferîdüddîn Attâr
Bir zamanlar iki gözü de anadan doğma kör, gönlü yaralı ve meşhur biri doğmuştu. Hiçbir rengi bilmezdi. Ona renk adları söylense bile anlayamazdı. Gönlü içinde sürekli ağlardı. Her bir rengin biçimini de tasarlardı. “Sarı ve kızılın görünüşü böyle olur, gök ve yeşil de şöyle olur,” derdi. Ak ve karanın da görünüşünü böyle düşünür ve o düşünceler ...
Fusûsu'l Hikem
İbnü'l Arabî (Çeviri ve Şerh: Ekrem Demirli)
Halife, üzerlerine halife olduğu varlıkların "beklentilerini" karşılayacak bir durumda olmalıdır. Bu ise, halifenin ya da insanın kendi dışındaki varlıklarla Tanrı arasında aracı olması demektir. İnsan, İbnü'l-Arabî'nin nitelemesiyle berzahî varlıktır. Berzah ya da ara-varlık, iki ucun özelliklerini kendinde bulundurmakla iki şey arasında iletiş ...
Müntehâ’l-Medârik
Saîdüddin Fergânî (Çev. Mustafa Yalçınkaya)
Şimdi, ehlullaha gelen tecelliler üç kısımdır; fiilî, ismî ve zatî…
Fiili tecelli ancak, nefsin örtüsü kendisindeki tahrifatın, çarpıklığın giderilmesiyle, yetilerinin ve sıfatlarının işlevsiz hâle gelmesiyle ve zevaliyle şeffaflaştığında; beklentilerin, bağlılıkların, alışkanlıkların, uzun ve kısa vadeli isteklerin ağır yükü nefsin sırt ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Çeviren: Ekrem Demirli)
Cabir b. Abdullah'tan Hz. Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. "Adamın birisi ayağa kalkmış ve iki rekât fecir namazı kılmıştır. Birinci rekâtında Kâfirun suresini okumuştu. Okumayı tamamlayınca, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 'Bu adam rabbini bilen bir kimsedir.'
İkinci rekâtta ise İhlas suresini o ...
Esmâ-i Hüsnâ Şerhi
Sadreddin Konevî (Çeviren: Ekrem Demirli)
Bilinmelidir ki: Hak (c.c.) işiten her kimsenin işitmesinde o işitenin istidadına göre bulunur, nitekim Hak konuşan herkesin lisanında bulunmaktadır. Konuşan herkes, aynı zamanda işitendir. Buna göre işiten herkesin işitmesi, Hakk'a ait bu işitme mertebesinden olabilir.
Fakat işiten kimselerin bazısı, işittiği şeyi bir çağrı veya nida ol ...
Tasavvuf Metafiziği (Miftâhü'l Gayb)
Sadreddin Konevî (Çeviren: Ekrem Demirli)
Bilinmelidir ki insan, zatından ve sıfatlarından kaynaklanan muhtaçlık ve fakirliğinden dolayı ihtiyaç duyduğu herhangi bir şeyi Hak'tan talep eder. Bu talebin ise kişinin teveccühüne uygun olması gerekirken teveccühü de insanın bilgisine, itikadına, mizacına, nefsani, tabiî ve cismani haline, talep esnasında onlardan meydana gelen ve ortaya çık ...
Fütuhât-ı Mekkiye 3. Cilt
İbn Arabî
Baş, zâhirî ve batînî tüm güçler için bir yerdir. Her gücün bir otoritesi, hükmü ve övüncü vardır ki bunlar bir güç için diğer güçlere karşı üstünlük sağlar. Bu durum, hükümdarın sarayının çarşıdaki diğer evlerden yüksek olmasına benzer. Allah, o güçlerin baştaki yerlerini farklı farklı yapmış, böylelikle üstü, önü, ortası ve sonuyla başın tümün ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"Ubeydullah Ahrâr (ks) Risâle-i Validiyye'lerinde böyle buyururlar: "Sultân Ebû Yezîd Bistâmî'nin bir mürîdi var idi ki, senelerce zikre meşgûl olduğu hâlde ona hiç bir feth ve küşâd vâkı' olmamış idi. Bu hâlden hiçbir fütûr getirmeyip günden güne cidd ve cehdi ziyade olur idi. Mürîdân-ı sâire onun bu hâline taaccüb ederler idi. ...
Fusûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi-II
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"(...) İmdi Taayyünât-ı zulmâniyye ile muhtecib olan kimse, âlemi görür; Hakk'ı görmez. Nitekim âyet-i kerîmede (Bakara, 2/17) ya'nî '....Onlar zulmettedir, görmezler' buyrulur. Ve taayyünât hicablarını kaldıran ve zulmet hicablarını yırtan kimse, 'nûr' ile zulmetten ve 'zât' ile, zılden muhtecib olur. Ve biriyle diğerinden muhtecib olmayan kims ...
Esmâü'l-Hüsnâ
Tosun Bayrak
Âhir'dir O, celle-celâluhû...
O, âhirin de âhiridir diyemeyiz, çünkü O, böyle bir mukayese halinde, Kendisinin önüne geçecek bir şey ile kıyaslanmış olurdu. O'nun başlangıcı olmadığından sonu da yoktur. O, ebedîdir. Bütün mevcûdâtın iki ucu vardır: yaratılış ve doğumla bir başlangıç, ölümle kaybolduğunda ise bir son. Allah el-Evvel'dir, ...
Fusûsu’l-Hikem
İbnü’l Arabî (çev. Ekrem Demirli)
Tanım, senin dışını ve içini kapsar; çünkü yöneten ruh ayrıldığında, geride kalan suret artık insan değildir. Ona ‘insanın sureti’ denilebilir. Böyle bir suret ile tahta, taş gibi başka bir suret arasında fark yoktur. [Kendisinden ruhun ayrıldığı] böyle bir surete ‘insan’ adı gerçek değil, mecazi anlamda verilebilir. Âlemin suretlerinden Hakkın ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Çev. Ekrem Demirli)
Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kulunu veya kölesini zina ederken gören Allah'tan daha kıskanç hi kimse yoktur." (Bu hadisi Buhârî "Küsûf" kitabında 2; Müslim "Tevbe" kitabında 32-36; Tirmizî "Davat" kitabında 95; Nesâî "Küsûf" kitabında 11; Dârimî, "Nikâh" kitabında 37, 1; İbn Hanbel, c.I, 281, 426. hadis olarak rivayet et ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Çev. Ekrem Demirli)
Görmez misin ki: Hüthüt kuşunun en gelişmiş özelliği göl mekânlarını bilmek ve yerin altındaki bazı haşerelerin hışırtısını işitmek olduğu için, Hakkı da sadece bu yoldan bilmiş ve O'nu tazim etmiştir.
Bunun için Hüthüt, Hz. Süleyman'a şöyle hitap etmiştir:
"Yeryüzünde ve gökte nebat bitiren Allah'a secde etmiyorlar mı? O ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 2. Cilt
İbn Arabî
Bir haram ya da mekruhu işlemekle ilgili bir düşünce aklına geldiğinde, kuşkusuz bir şekilde bu düşüncenin şeytandan olduğunu bilmelisin; mubah işlemek hakkında geldiğinde ise, kuşkusuz bir şekilde onun nefisten geldiğini bilmelisin. Şeytan haram veya mekruhla ilgili bir düşünce getirdiğinde, ister onu yapmak haram ister yapmamak farzı terketmek ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, 18. c.
Muhyiddin İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli
(...)İnsan, 'insan' olması itibariyle korkak yaratılmıştır. Mü'min 'mü'min' olması itibariyle cesur ve atılgandır. Amr İbnu'l-As olduğunu zannettiğim sahabeden birisi hakkında böyle bir hâdise aktarılmıştır. Hz. Peygamber onun Mısır'a vali olacağını bildirmişti. O bir şehri muhasara ederken arkadaşlarına şöyle demiş: 'Beni mancınığın içine koyun ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, 18. c.
Muhyiddin İbn Arabî
"(...) Allah Kur'anda başkasını kendisine tercih edenleri övmüştür. Hz. Peygamber bedevilerden birisinin şöyle dediğini duymuş: 'Allah'ım! Bana ve Muhammed'e merhamet eyle, başka birisine değil!' Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Benim rahmetim her şeyi kuşatır' (A'raf, 7/156) ayetini kasd ederek, 'sen geniş olanı daralttın' der. Sana tavsiyelerimde ...
Fütuhât-ı Mekkiye 2. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
İnsanın böyle zayıf yaratılmış olması, horluk, yoksunluk, yardım istemi ve Yaratanına muhtaçlık zatının ayrılmaz özelliği olsun diyedir. Yine de insan, aslından ayrılır ve kendisine ilişen güç nedeniyle şaşırıp benlik davası güder, nefsine büyük sıkıntılar karşısında umut verir. Bir bela geldiğinde ise, üzüntünün varlığı nedeniyle korkar, o sıkı ...
Fütuhât-ı Mekkiye 2. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Bunun üzerine bu grup (Allah ehli), ilahi haberlerin Hakkın katından getirmiş olduğu şeyleri öğrenmeye çalışmış, zikirlerle, Kur'an okumalarla, algı mahallini mümkünler hakkında düşünmekten boşaltmakla, huzur ve murakebeyle, dış temizliğiyle birlikte meşru sınırlarda durmakla kalplerini cilalamaya koyulmuşlardır. Meşru sınırlar, gözü bakılması y ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî , Tercüme: Abdülaziz Mecdi Tolun
"Cenâb-ı Hak seni kendinden ihsân olunacak rûh ile müeyyed kılsın. Şunu bil ki; Cenâb-ı Hak mahlûkâtı yaratmazdan evvel kendi zâtında olup, mevcûdâtın kâffesi Hakk'ın varlığında müstehlek ve fânî idi. Ve Cenâb-ı Hakk'ın varlığına müteallik hiçbir şeyde zuhûru yok idi. İşte kenz-i mahfî denilen budur. Cenâb-ı Peygamberimiz bu 'kenz-i mahfî'den ' ...
Kozmos'taki Tek Hakikat
William C. Chittick
"(...) Eşyayı ve hâdisâtı tevhîd açısından bir anlayabilsek kâinat ve nefsin menşe ve mebdesini anlayabilir, üstelik içinde yaşadığımız dünyanın mevcut halini doğru idrak edebiliriz. Tevhîd, en derindeki ve en ötedeki soruların cevaplarını verirken insanların da kendilerini gerçek başlangıçlar ve gerçek sonlar ışığında konumlandırmalarına imkân ...
Kozmos'taki Tek Hakikat
William C. Chittick / Tercüme: Ömer Çolakoğlu
"(...) Bu geleneğin hem metodolojisi hem de gayesini anlatan ve hakikaten son derece geniş bir coğrafyada kullanılmış olan bir muhtemel isim 'hikmet'tir. Bu kelimenin bir faydası, eşyaya karşı bir empirik veya bilimsel bir yaklaşımı çağrıştırmaması. (...) Kısaca söyleyecek olursak bilimin rolü, Allah'ın mahlûkatı üstünde daha büyük nüfuz sahibi ...
Kozmos'taki Tek Hakikat
William C. Chittick
Bir kimse eşyanın hakikatine, onu kendi nefsinde bizzat Allah'ın lütf u ihsânı ile birinci elden bilmeksizin vakıf olamaz. Bilgi, bilirkişilerin veya mütehassısların sözlerine dayanıyorsa tahkîkî değil ancak taklîdî bilgidir. (...) Matematiksel bir formülün doğruluğunun oyçokluğu ile tasdikine gerek olmadığı gibi tevhîd gibi temel meseleler, içe ...
Fusûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi-I
Muhyiddin İbnu'l Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk /Hazırlayanlar: Prof. Dr.Mustafa Tahralı- Dr. Selçuk Eraydın
"(...) Şöyle ki, vucûd-i Hakk'ın ne evveli, ne de âhiri vardır, kadîmdir. Binâenaleyh onun sıfât ve esmâsı dahi kadîmdir. Ve sıfât ve esmâsının zuhûr-ı ahkâm ve âsârı aslâ ta'tîl kabûl etmez. Şu halde Hakk'ın tecellî etmediği bir ân yoktur. Nitekim âyet-i kerîmede (Rahmân, 55/29) böyle buyrulur. Hak Teâlâ ezelen ve ebeden Hâlıktır, Rezzâktır, Ga ...
Fusûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi-I
Muhyiddin İbnu'l Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Hazırlayanlar: Prof. Dr. Mustafa Tahralı-Dr. Selçuk Eraydın
"Ma'lûm olsun ki "O insan hâdis-i ezelî ve ebedî olan neş'e-i dâimdir" ibâresi tahtında azîm ma'nâlar vardır. Bu beyândan insanın, yalnız küre-i arz üzerinde zuhûr eden insandan ibâret olmadığı açıkça zâhir olur. Zîrâ küre-i arzın evveli ve âhiri vardır. Şu halde küre-i arz üzerindeki insanlar hâdis-i ezelî değildir, ebedî olan neş'e-i dâimde de ...
Nakşibendîlik
Hamid Algar /Çevirenler: Cüneyd Köksal, Ethem Cebecioğlu, İsmail Taşpınar, Kemal Kahraman, Nebi Mehdiyev, Nurullah Koltaş, Zeynep Özbek
"(...) Câmî, kendi Nakşibendîlik algısına bir boyut daha kattı. Bu boyut, İbn Arabî'nin öğretileri ve eserlerine azimle ve büyük bir hararetle bağlı olmasıydı. (...), aynı zamanda kendi manevî hayatının iki önemli mercii arasında açık bir benzerliğin bulunduğunu farketti: "Zikrin sessiz bir şekilde icrası, büyük üstâd Muhyiddin İbn Arabî de dahi ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"(...) Ve seccâdende veyâhut namazı kılacağın bir mahalde, Rabb'inin huzûrunda tahdîd ve teşbîh olmaksızın, ya'nî O'nu tenzîh-i sırf ile tahdîd ve teşbîh-i sırf ile takyîd etmeksizin dur! Ve tenzîh ve teşbîhe dâir îzâhât yukarılarda geçti. Ve yüzünü nasıl Ka'be'ye çevirmekte isen, kalbini de Hakk'a çevir! Ve bu tevcîhinde vücûdda O'ndan gayri bi ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"(...) İmdi bu kitâbı kemâl-i tedebbür ile mütâlaa edenlerin füyuzât-ı ilâhiyyeye mazhâriyetleri me'mûl-i kavîdir. Zîrâ cûdda buhl yoktur. Ve Cevâd-ı mutlak hazretleri dâimü't-tecellîdir. Ve onun kudret-i zuhûrunda aslâ acz mevzu'-i bahs olamaz. Abd kabûl-i tecellî isti'dâdını gösterdikten sonra füyûzât-ı ilâhiyye dâimâ hâzırdır. Bu hakîkat ukûl ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"(...) Âlem ve Âdem sûret-i Rahmân üzeredir. Âdem'in kıyâmeti öldüğü vakit kopar. Halbuki efrâd-ı âdemiyyeden birinin kıyâmeti kopmakla Hak Teâlâ hazretlerinin sûret-i âdemiyyedeki tecellîsi münkatı' olmaz. Belki birinin kıyâmeti kopar, yerine diğeri kâim olur. Âlem dahi böyledir. Fezâ-yı bî nihâyede lâ- yuad ve lâ-yuhsâ avâlim-i şehâdiyye mevcu ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"İmdi ey müstemi'! Biz seni vâris-i Nebî ve takvâya mülâzım olan kimsenin hikemiyyât-ı ilâhîyyeden söylediği sözler üzerine delil talep eder bir hâlde görür isek, bu talebinden sende sıfât-ı sıdk müstekar olmadığını biliriz. Zîrâ bir kimsenin takvâya devâmı ve hudûd-i ilahîyyeyi muhafaza gayretinde bulunması ilminin sıhhatine delâlet eder. Nası ...
Fütuhât-ı Mekkiye 2. Cilt
Muhyiddin İbn Arabi
İlimlerdeki eksilmenin sebebine gelirsek, bu konusa iki durum vardır: Bunlar, yaratılışın aslında mizaçtaki kötülük ya da bilgiye ulaştıran güçteki geçici bozulmadır. Yaratılıştaki kötülük değiştirilemez. Hızır (öldürdüğü) çocuk hakkında şöyle demişti: ‘O, kâfir yaratılmıştı.’ Bu husus, yaratılışın aslı bakımından söylenmiştir. Bilgideki eksilme ...
Fütuhât-ı Mekkiye 2. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Teheccüde kalkan insanın herkesin bilmediği başka bir durumu daha vardır. Şöyle ki: Teheccüde münacatın meyve ve ilimlerini ancak gece namazı kendisi için nafile ibadet olan kimse derebilir ve elde edebilir. Farz namazları eksik olanın, eksik ibadetleri ise nafilelerin farzlarından tamamlanır. Farzlar teheccüd kılan kulun bütün nafilelerini kaps ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
Bir şeyin nefsi için vücûdu, o şeyin hayât-ı tâmmesidir. Bir şeyin başkası için vücûdu, o şeyin hayât-ı izâfiyyesidir. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri, nefsi için mevcûddur; binâenaleyh 'hay'dır. Hayâtı, hayât-ı tâmmedir; ona memât lâhik olmaz. Halk, varlığı i'tibâriyle 'Allah için mevcûd' demektir. Binâenaleyh halkın hayâtı, hayât-ı izâfiyyed ...
Anadolu'nun Kalbi: Harakânî
Yavuz Selim Uzgur
Harakânî Efendimizin tasavvufunda civanmertlik onun hayatının anlamı ve varoluş sebebidir. Yaratılış gayesinin Hakk'a ve halka hizmet olduğunu belirtir. Etrafındakilere hep "civanmert" veya "civanmerdan" diye hitap eder. "Allah'ın Arş'ı sırtımıza konulmuştur. Ey civanmertler yük ağırdır, cehd edin ve yiğitçe davranın!" "Civanmertlerin canı, Must ...
Sûfi ve Sanat
Mahmud Erol Kılıç
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" "Elest Bezmi" denir tasavvufta bu sorunun sorulduğu âna. Bütün iştiyak, insanın yeryüzündeki bütün arayışları, o güneş ülkesini, o ideal devleti (bkz. Farabi) yeniden arayıştan ibarettir. İnsanın yeryüzündeki bütün arayışları, ifade etsin etmesin, dile getirsin getirmesin, hepsi o arayışın yansımasından ibaretti ...
Şifaü’l Esrar
Seyyid Yahya Şirvanî
Allah Teâla (cc) onlar hakkında şöyle buyurur: “Gerçek mü’minler ancak onlardır ki yanlarında Allah zikredilince kalpleri ürperir, kendilerine O’nun ayetleri okununca bu onların imanlarını artırır ve yalnız Rab’lerine güvenip dayanırlar. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir ...
Şifaü'l Esrar Sufi Yolunun Sırları
Seyyid Yahya Şirvani
Süleyman'a (as) oruçtan sordular. Dedi ki: "Kim nefsini haramdan aç tutar, onu boş kelâm konuşmaktan nehyeder, dünyadan uzaklaşır, günahlardan sakınır, gafleti ve uykuyu terkeder, gündüzden uzaklaşır, geceyle dost olur ise, neticede dostun sıdk meclisinde oturduğunu görür.
Felsefî Gök Kubbemiz
İlhan Kutluer
"(...) Normal bir iletişim için lafızların anlamı herkes için ortak bir anlamayı mümkün kılacak şekilde vaz edilir. Oysa tasavvufî tecrübeyle ulaşılan anlamlar, bırakın bedenî güçlerden soyutlanmayı, bizâtihî kendinden gâib olanların ulaşabileceği anlamlardır. Nasıl aklî anlamlar vehim gücüyle, vehim idrakleri hayal gücüyle, hayal formları duyu ...
Fütuhât-ı Mekkiye 1. Cilt
İbn Arabî
Allah, isimlerinin otoritesi ortaya çıksın diye âlemi yarattı. Çünkü güç yetirilen olmaksızın kudret, ihsan edilen olmaksızın cömertlik, rızıklanan olmaksızın rızık vericilik, yardım isteyen olmaksızın yardım etmek, merhamet edilen olmaksızın merhamet edici olmak, etkileri olmayan işlevsiz hakikatlerdir. Allah, âlemi dünyada karışık yaratmıştır: ...
Fütuhât-ı Mekkiye 1. Cilt
İbn Arabî
’Allah var idi ve O’nunla beraber başka birşey yoktu.’ Sonra bu rivayete ‘O, şimdi de olduğu gibidir’ ifadesi eklenmiştir. Hakka âlemi yaratmaktan dolayı daha önce sabit olmayan bir nitelik dönmemiştir. Bilakis Allah, âlemi yaratmadan önce kendisi nedeniyle sıfatlarla nitelenmiş, yaratıklarının kendileriyle O’na dua ettikleri isimleriyle isimlen ...
Felsefî Gök Kubbemiz
İllhan Kutluer
"Bir yanda mevcudatı O'nunla görenler, diğer yanda O'nu mevcudat ile görenler söz konusudur. İlk grup 'sıddîklar' derecesinden olup müşâhede ehlidir. (...) Ötekiler ise istidlâl sahibi râsih bilginlerdir. Aklî istidlâl ehli olan bilginler kesretin basamaklarından vahdetin zirvesine doğru akıllarıyla yükselirlerken kesret âlemini oluşturan mevcud ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
"(...) Tecelliyât-ı esmâiyyeden birinci meşhed, Cenâb-ı Hakk'ın kuluna, 'Mevcûd' ismiyle tecellî etmesindedir. 'Mevcûd' ismi o tecellîde abde ıtlâk olunur. Bundan daha a'lâ tecellîsi 'Vâhid' ismiyle tecellîsindedir. Ondan daha a'lâ tecellîsi 'Allah' ismiyle tecellîsindedir. Allah ismiyle tecellîde abdin, büsbütün muzmahil olarak, kendi varlık da ...
İlahi Nefhalar
Sadreddin Konevî / Çeviren: Ekrem Demirli
"(...) Bazı müşâhedelerde bana en güç gelen şeylerden birisi şu âyet-i kerîmedir: Bize kavuşmayı ümit etmeyip dünya hayâtıyla râzı ve onunla tatmin olan kimseler...(Yunus, 7-8) Çünkü ben bu iki âyette çok önemli sırlara vâkıf oldum. Bunlardan birisi şudur: Bu dünyada herhangi bir şeye yönelip bizzat onunla tatmin olan kimse, bu dünya hayatının d ...
İlahi Nefhalar
Sadreddin Konevî / Çeviren: Ekrem Demirli
"(...) İnsanların genelinin bu âlemde Hak'tan idrak ettikleri ve bildikleri şey, O'nun kendisi değil, hükmüdür. Gerçek vuslata eren kimsede de durum böyledir. Çünkü o Hak'ta fani hale gelir ve Rabbi ile perdelenir. Böylelikle onun da hükmü ortaya çıkar, kendisi ise gizlenir. Bu (sülûku için) tam ve uygun bir karşılıktır. Böylece gerçek bilgi mey ...
Tedbîrât-İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî
"(...) Tecellî-i rûhânî ile tecellî-i rabbânî arasındaki farkın biri budur ki, tecellî-i rûhânî reng-i hudûsü hâizdir ve onun kuvve-i ifnâiyyesi yoktur. Vâkıâ vakt-i zuhûrda sıfât-ı beşeriyyeyi izâle eder, velâkin ifnâ edemez. Tecellî ihticâb edince derhal sıfât-ı beşeriyye zâhir olur. Fakat Hak sübhânehû ve Teâlâ hazretlerinin tecellîsinde sâl ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî / Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk / Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı
"(...) İnsan bâtınî-i mahz olmaktan hâlî değildir. O da bizim indimizde hâlen ve fiilen tecrîd-i tevhîd ile kâil olandır. Ya'nî zevkan vahdet-i vücûdu müdrik olup bilcümle ef'âlinde bu zevkına göre hareket eden kimsedir ki, mecâzib-i ilâhiyyedir. Ve bu hâl ahkâm-ı şerâyi'in ta'tîline müeddî olur. Zîra Şerîat isneyniyyet zevkı üzerine müsteniddir ...
Varolmanın Boyutları /Tasavvuf ve Vahdetü'l-Vücûd Üstüne Yazılar
William Chittick (derleyen ve çeviren: Turan Koç)
"(...) Allah'ın Zâtı Sınırsızlığı gerektirdiğinden; O, sınırlı varlıklar olan bizden, kendisini bu şekilde bilmemizi isteyemez. Aksine O, bize kendi sınırlılığımız bağlamında hitap eder. Dahası, gerçi her insan biricik bir varoluş ve bilgi imkânını temsil etse de, çeşitli insan tipleri bulunmaktadır; ve Allah vahiyde bunları göz önünde bulundurm ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî , Tercüme: Abdülaziz Mecdi Tolun
"(...) Kalbe "kalb" tesmiyesini icâb ettiren esbâbtan birisi de, esmâ ve sıfât kalbe nisbetle kalıplar gibidir. Kalb teveccühünü o kalıplara boşaltır ve nûr o kavâlibe dökülür. İşte bu tefriğ için kalbe, "kalb" tesmiye olunmuştur. (...)
Kalb hâdisâtın maklûbudur, ya'nî aksidir. Ya'nî mevcûdât-ı hâriciyye hâdis olduğu halde, kalb bunun a ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî
"(...) Bunun içindir ki, Seyyid-i evvâh (çok ah diyen) yâ'nî Risâlet-penâh, 'Allah'ın huyları ile huylanın' demek olan bir söz (hadîs) buyurmuştur. İşte sûret-i meşrûhâ ile ve enbiyânın vesâtâtiyle heyâkil-i insâniyede mevdu' olan esrâr meydana çıkarak, gayret-i rabbâniyyenin ulviyeti zâhir, mertebe-i rabbâniyyenin hakkı bâhir olur. Böyle olmakl ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
Bir şeyin nefsi için vücûdu, o şeyin hayât-ı tâmmesidir. Bir şeyin başkası için vücûdu, o şeyin hayât-ı izâfiyyesidir. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri, nefsi için mevcûddur; binâenaleyh 'hay'dır. Hayâtı, hayât-ı tâmmedir; O'na memât lâhik olmaz. Halk varlığı i'tibâriyle 'Allah için mevcûd' demektir. Binâenaleyh halkın hayâtı, hayât-ı izâfiyyed ...
Tedbîrât-ı İlâhiyye /Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî, Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Yay. Haz.: Prof.Dr. Mustafa Tahralı
"(...)Ehl-i dünyânın ahvâline nazar edersen bu hâlin binlerce misâlini görürsün. Ve insan doğduğu günden beri ahvâlini muhasebe edecek olursa görür ki, binlerce muradından ancak birkaçına nâil olmuştur. Ahvâl-i sâiresi akıl ve hayâlinden geçmemiş olan şeylerdir. Mâdem ki hakîkat-i hâl budur, o halde talebde icmâl edip necâtına ve evâmir ve nevâh ...
Fusûsu'l-Hikem
İbnü'l-Arabî (Çeviri ve şerh: Ekrem Demirli)
Şit İbranicede 'hibe', 'Allah'ın ihsanı' anlama geldiğinden hareket eden İbnü'l Arabî, Şit'i Allah'ın Âdem'e ilk ihsanı sayar. Bu yönüyle Şit, peygamber olarak Âdem'in takipçisidir ve şarihlerin belirttiğine göre âdem'in iki oğlu Habil ve Kabil'e bedel olarak Allah'ın kendisine bir ihsanıdır. Âdem ile Şit ilişkisini sayıların ilişkisi şeklinde d ...
Gülşen-i Hakikat
Seyyid Hüseyin Nasr (Çev. Nurullah Koltaş)
Varlıktan bahsetmek, hakikatten bahsetmektir. Eğer Allah el-Hakk yani Mutlak Hakîkat ve Mutlak Gerçeklik ya da Mutlak Varlık ise -bu durumda hem Varlık-Ötesini hem de Varlığı kapsadığı söylenebilir- ve aynı zamanda el-Ehad yani Bir/Tek ise, iki bağımsız gerçeklik var olamaz. Bu, nihaî olarak temel düzende düalizmi ve hem Allah'ın birliğinin hem ...
Gülşen-i Hakikat
Seyyid Hüseyin Nasr (Çev. Nurullah Koltaş)
Kur'ân'da şöyle buyrulur: "Hani Mûsâ, ailesine şöyle demişti: 'Gerçekten bir ateş gördüm, (gidip) size oradan bir haber getireceğim yahut bir kor getireceğim, umarım ki ısınırsınız!'" (Neml, 27/7). Bu ayette dile getirilen ateşin haberini getirmek, bir kor görmek ve ateşle ısınmak (ayrıca yanmak olarak da çevrilebilir) ifadeleri, burada ateşle s ...
Molla Câmî'de Varlık
Ed. Abdulrhman Acer - Şamil Öçal
Dolayısıyla Câmî'ye göre tevhid, amelî tevhidin nazarî tevhide bağlanmasıyla tahakkuk edebilmektedir; buna göre amelde muvahhid olanın nazarında da bu vahdete erişmesi doğal bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Nazarda tevhid ise, "Lâ mevcûde illellah" fehvâsınca vahdet-i vücûda kail olmaktır. Câmî, ed-Dürretü'l-fâhire'de vahdet-i vücûdun naz ...
Fatiha Suresi Tefsiri
Sadreddin Konevî (Çev. Ekrem Demirli)
Bilinmelidir ki 'Ancak senden yardım isteriz' ayeti 'Ancak sana ibadet ederiz' ayetiyle aynı anlama işaret etmez. Birincisi kul katında ibadete layık olduğu sabit bir emre işaret eder. Bu emir kulun bilgisine, müşahedesine veya itikadına göre maksat ve kıblesinin son noktası haline gelmiştir. Bu itikat kulun zan ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 1. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Dedim ki: 'Ey konuşmayan fasih ve ey bildiğinden soran kişi! Şunu bil: O'na iman yoluyla ulaşıp ihsan mertebesinde onun katında konakladığımda, o beni haremine indirdi ve yasaklarını bana öğretip dedi ki:
Bana bağlanmanı istediğim için, (sayesinde bana ulaşabileceğin) ibadetlerini artırdım. Beni burada bulmazsan şurada bulursun. Senden c ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 1. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Kardeşlerim ve dostlarım! Allah hepinizden razı olsun. Zayıf, yoksul, her an ve saniyede Allah'a muhtaç, bu kitabın yazarı olan kul, sizi kendisine tanık tutar. Bu kitabın yazarı, Allah'ı, meleklerini ve müminlerden yanında hazır bulunan ve onu duyanları tanık tuttuktan sonra, sizi de söz ve inanç olarak şunları kabul ettiğine tanık tutar:
...İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
Düşünce tarihi -hangi alanda olursa olsun- hakikate kısmen temas etmiş, fakat bütünlüğü bulamamış ekollerle doludur. İbnü'l-Arabi bunu iki kademede ele alır: Birincisi İslam dışındaki insanların hakikatle ilişkisidir. Onlar Müslüman olmasalar bile, yukarıda zikrettiğimiz ilke gereği bir hakikat fikrine sahiptir, mutlaka onlar da hakikate temas e ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
'Sahabe nesli'nin ne zaman başladığı belli: İslam'ın davetiyle! Peki ne zaman sona ermiştir? Bu nesil hicri birinci asrın bitimine doğru sona ermekle birlikte etkinliği fetihlerin yayılmaya başlamasıyla azalmıştır. Bizzat sahabe nesli daha sonra tasavvufun mücadelesini vereceği yeni İslam cemiyetinin ortaya çıkardığı sorunlarla karşılaşmıştı. Ze ...
Aşkın Ekolojisi
Mim Kemal Öke
"New York'ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında caddeye atarlar kendilerini... Aralarından biri Kızılderili kökenlidir. Kendilerine bir restoran ararken, Kızılderili kulağına cır cır böceği sesinin geldiğini söyler ve aranmaya başlar. Arkadaşları ona inanmamışlardır. Beşinci Cadde'nin onca gürültüsü arasında cırcır böceğinin sesinin duyulabilm ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
İnsanın riyakar olması Allah'ı unutmasından kaynaklanır. Başka bir anlatımla insanın bütün günahları, gerçekte, en büyük günah olan Allah'ı unutmaktan ortaya çıkar. İnsan Allah'ı unuttukça başka varlıklara bel bağlar, onlara umut besler, varlığını onların yardımıyla ayakta tutabileceğini zanneder, gerçekte rakiplerini koruyucusu kabul eder, onla ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
İslam insanın hakikati 'görme' talebini imkansız saysa bile, buna en yakın hallerden söz ederek, insanın talebini en azından mazur görmüş, ona bir çare sunmuştur. Bunu pratik bir yaklaşım olarak kabul edebiliriz: mutlak hakikati görmese bile, en yakın dereceye ulaşabilmek! Vakıa insan ancak görerek tatmin olacaktır - daha doğrusu görmekle talebi ...
İlahi Nefhalar
Sadreddin Konevî (Çev. Ekrem Demirli)
Bilinmelidir ki Hak hüviyetinin gaybında gizli ve bütün zâti şe'nlerinin (durum, iş, ayn-ı sâbite) hükümlerini kuşatan kemalinin suretiyle zuhur etmek istemiş, her bir şe'nde o şe'nin kendisine yani şe'nin durumuna göre zuhur etmiştir. Hak onlarda -sadece şe'nin hakikatini izhar etmek veya o şe'nin kendisi veya benzerinde zatını izhar etmek üzer ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
Tasavvuf hakkında Müslümanlar arasında ciddi görüş ayrılıkları vardır; bu kadar ihtilafın olduğu bir alanda konuşmak ve yazı yazmak çetin bir iştir. Bu durum çağdaş tasavvuf araştırmalarında görünür; hemen bütün tasavvuf yazıları açık veya gizli muhataplara karşı 'savunma' amacı taşıyan yazılar haline gelmiştir. Müslümanların bir kısmı -bilhassa ...
Fusûsu'l-Hikem
İbnü'l-Arabî (Çeviri ve şerh: Ekrem Demirli)
Musa ile Harun arasındaki tartışmanın nedeni, Musa'nın Samirî'nin hareketine karşı Harun'un etkisiz kalmasına kızması değildi. Musa'nın kızgınlığı, ağabeyinin bir şeye tapmanın anlamı hakkındaki bilgiziliğinden kaynaklanmıştı. Harun'un gerekçe olarak Ben kavmimi bölmekten endişe ettiğim için onlara bir şey demedim demesi de, Musa'nın kızgınlığın ...
Hayatın Satır Araları
MAHMUD EROL KILIÇ
Hayır, ölüm son değil, başka bir yere doğuştur. Hz. İsa(as)'ya atfedilen, Hz. Peygamberimiz(sav) ve arifler tarafından paylaşılan şöyle bir söz bulunmakta:" İki doğum ve iki ölüm var." Birinci doğum, "su"dan doğumdur; anne rahminde bedenin oluşması...
Ve bu daha çok insanın beden olarak yeryüzüne gelişi manasına gelir. İkinci doğum ise; ...
Ayırmaya Değil Birleştirmeye Geldik
Mahmud Erol Kılıç
"Çok iyi molla, dini çok iyi biliyor," denilen insanın yanına gidin, bildiği şey Arapçadır. Bir kelimenin "esre" mi "ötre" mi okunacağı hakkında bilgi veren kimselerdir. "Kur'ân'ı çok iyi biliyor, " dediklerinizin çoğu ses sanatkârlarıdır. Sesi ve kıraati çok düzgün insanlar, çok güzel Kur'ân seslendirmektedir. Onlara hepimizin ihtiyacı var. Ama ...
Ayırmaya Değil Birleştirmeye Geldik
Mahmud Erol Kılıç
Yol arayanların;
Her Mürşide gönül verme kim yolunu sarpa uğratır
Mürşid-i kâmil olanın yolu gayet asan imiş
diyen Niyâzî Mısrî'ye kulak vermelerini tavsiye ederim. Çok dikkatli olmalarını tavsiye ederim. Özellikle genç arkadaşların. Piyasada çok miktarda Çin malı üretim var, merdiven altı üretim var. Ticaret odasına kaydı olma ...
İbnü'l Arabî Metafiziği
Ekrem Demirli
İbnü'l-Arabî'nin insanın kendini tanımasındaki iki merhaleden söz ettiğini görmekteyiz: İnsanın kendini dolaylı tanıması ve insanın kendini doğrudan tanıması. Bunu insanın kendisi hakkında eksik bir bilgi edinmesi ve tam bir bilgi edinmesi olarak da ifade edebiliriz. İnsan çevresindeki nesnelerle ilişkisinde kendini dolaylı olarak tanır ve bu ta ...
40 Mektup
M. Fatih Çıtlak
Sâdık ve sâlim İhsan Efendi oğlum! Ârif ona derler ki; kalbi vesveseden, teşvişten (karışıklıktan), yani bulanıklıktan berî (uzak) olandır. Ve böyle arifler, kendilerine karışık haldeki insanlar ve hâdiseler geldiğinde onları sükûnete erdirenlerdir. Binâenaleyh, kalbinin safasını bozmayasın; bozacak meclislerden, konuşmalardan, hatta îma ve işar ...
18 Beyit Dinle
M. Fatih Çıtlak
Sakın Allah Teâlâ'nın huzuruna çıkmaya, ona yakîn olmaya bizim için izin yoktur deme. Zira kerîm olanlarla alışveriş yapmak hiç de zor değildir. Onlar kendileri kazanmak için değil, başkalarına kazandırmak için pazar kurarlar. O halde bu niyet ve azimle dinle...
Fatiha Suresi Tefsiri
Sadreddin Konevî (Çev. Ekrem Demirli)
Bilinmelidir ki insanlar, istikamette yedi kısma ayrılır: Birinci kısım sözü, fiili ve kalbi ile istikâmette olanlar iken ikinci kısım kabi ve fiili ile istikâmet üzere olanlardır. Her iki grup, kurtuluşa erenlerdir, fakat birinci sınıf daha üstündür. Üçüncü kısım, fiili ve sözü ile istikâmette iken kalbiyle istikâmet üzere olmayanlardır. Bu kiş ...
Ayırmaya Değil Birleştirmeye Geldik
Mahmud Erol Kılıç
Maalesef günümüzde ya şeriatçiler var ya tarikatçılar. Şeriatçılar, İslam dininin hakikatine ermeden sadece İslam'ın hukuksal tarafını dayatan kimselerdir. Tasavvuf doktrinindeki dört kapı, kırk makam anlamında şeriatçılığı kastetmiyorum. Tarikatçılar da tarikatın hakikatine ermeden herkesi kendi tarikatından yapmaya çalışan tarikat gayretlileri ...
Şeyh-i Ekber / İbn Arabî Düşüncesine Giriş
Mahmud Erol Kılıç
İbn Arabî vücûdun hakikatinin fikir ve nazar ile değil de ancak keşf ilimleriyle bilinebileceğini (el-Fütûhât, I/60, 110) ve bu ilimleri elde etmek için en şerefli yolun tecellî olduğunu söyledikten sonra bu tecellînin de meclâda kendisine tecellî olunan kimseye Allah'ın zâhir olmasından ibaret olduğunu belirtir (I/185). Hakikatler hakikatinin v ...
Efe Hazretleri Alvar İmamı Muhammed Lutfi Efendi
Hüseyin KUTLU
Meselâ yine Efe Hazretleri'nin bir menkîbesini anlatayım. Tarîkatte râbıta diye bir şey vardır malum. Bazı kimseler râbıtaya şirk diyorlar. Adam parasını,evini,barkını,eşyasını,dünyalık adına neyi varsa onları düşünüyor ,hayal ediyor ve bu şirk olmuyorda tarîkat ehli, bir Allah dostunu düşününce şirk oluyor. Kaldı ki râbıta sadece bir Allah dost ...
Efe Hazretleri Alvar İmamı Muhammed Lutfî Efendi
Hüseyin Kutlu
Lisânü'l-gayb olan ârif sana sırrın nihân söyler
Bu esrâr-ı ilâhiyi gönülden bî-dehân söyler
Gayb lisanını bilen ârif, sana senin sırrını sırren yani gizlice söyler. Ancak bu ilâhi sırları dilsiz, dudaksız olarak gönülden söyler.
Öyleyse koltuklara yaslanıp tasavvuftan bahsetmek, vahdet-i vücud vsden dem vurmak bu yolda en ...
İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan
Ekrem Demirli
Sufiler tasavvufun ahlaklanmak demek olduğunu ısrarla belirtmişlerdir. Hiç kuşkusuz tasavvufu anlatabilecek en uygun ifade onun bir ahlaklanma olduğunu söylemektir. Burada ahlak terimi daha belirli olması için güzel ahlak şeklinde nitelenebilir. Peki ahlak neye göre kazanılacaktır? İbnü'l-Arabî'nin terimleriyle söylersek, insan kuvve halindeki y ...
Aşkın Bir Noktası
M. Fatih Çıtlak
Kıyâmet gününün en büyük alâmeti, Efendimiz'in (sas) bu âleme teşrif etmesi ve şerîatı ve dini en mükemmel şekilde ilân ve beyân etmesidir. Niçin? O teşrif ettikten sonra Allah Teâlâ'nın bütün isimleri, meçhul kalmayıp zâhir olduğu için; Cenâb-ı Hakk'a kulluğun nasıl olması gerektiği âşikâr olarak ortaya konduğu için; Allah Teâlâ'nın ...
Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (SAV)
Ömer Tuğrul İnançer
Efendimizin uygulamalarını yorumlamaktan çıkan mezhepler, İslâm'ın zaman ve mekânla sınırlı, donmuş bir yapı olmadığının işâretidir. Evet, İslâm, Efendimizin yaşadığı zaman ve mekânda tamamlanmıştır, ama O'nun zamanı ve mekânıyla sınırlı bir din değildir. Dinamik, canlı bir öze sahiptir; her zaman ve mekânın şartları dikkate alınarak yeniden yor ...
Ayırmaya Değil Birleştirmeye Geldik
Mahmud Erol Kılıç
... tasavvufun insanda açığa çıkarmak istediği şey, insanın ilâhî, aslî, ölümsüz yönüdür. Ölümsüz yönünü yeryüzünde, daha dünya hayatında yaşıyor iken tadıyor olmak, o insanı hem yeryüzü hayatında daha kaliteli bir hâle getirir bireysel olarak, hem çevresini güzelleştirir. Sosyolojik anlamda baktığımız zaman, o idrake varan insan daha sabırlı, ...
Tasavvuf Düşüncesi / Makaleler-Konferanslar I
Mahmud Erol Kılıç
Bir gayr-i müslim cenazesi geçerken bile ayağa kalkardı Peygamber Efendimiz (sav). Bu durum o cenazenin artık aslına rücû ettiği anlamındadır. Yani artık o kaynağına geri dönmüştür. (s.22)
Tıpkı Allah'ın faaliyetinin mütemadiyen ve her dem yenilenmesi gibi, kâmil insan da her an yeni bir oluşum ve Varlık'a ilişkin daha gelişmiş bir bilgi ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 14. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
"Allah insan şehrinin koruyucusudur. Bunun nedeni, insan şehrinin Allah'ı sığdırmış olan mertebe (hazret) olmasıdır." (s.204)
"Savaş mümin-insan üzerinde devam eder. Allah imanını korumak üzere onu savunurken İblis kendine döndürüp kıskançlıkla mutluluk yolundan onu uzaklaştırmak ve imanını almak üzere savaşır." (s.205)
"Allah bü ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 18. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Takvaya ulaşmanın alâmeti, hesap edilmeyen yönden rızkın insana gelmesidir. (s.213)
Allah'ın kullarına karşı sevgi dolu olman gerekir! (s.218)
Hayır ve şer şeriatın bildirmesiyle öğrenilebilir. Kötülüğü yapmayı emreden bir düşünce geldiğinde, bu düşünce şeytanın ilhamıdır. Ardından kötülüğü yapmayı engelleyen bir düşünce gelirse, ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 15. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Allah şöyle der: 'Cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattım' (ez-Zariyat 51/56). Allah ayete sebeplilik bildiren edatla başlayıp iyelik zamiriyle bitirmiştir. Hz. Musa'ya vahyederken şöyle der: 'Âdemoğlu! Eşyayı senin için seni kendim için yarattım.' Peygamberinin diliyle şöyle der: 'Oruç bana aittir.' Başka bir hadiste 'Orucun bir ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 15. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Bilmelisin ki Allah bildiğini yazmış, eşyayı kendiliklerinde bulundukları suretlerinde görerek bilmiştir. Başka bir ifadeyle onlarda değişen ve değişmeyen halleri böyle bilmiştir. Allah bilinenleri yoklukları halinde - başkalaşma ve değişmelerine göre - sonsuza kadar görmüştür. Bilinen şeyler ancak bulundukları duruma göre yaratılmıştır. Buradan ...
İbnü'l-Arabî Sözlüğü
Suad El-Hakîm (Çeviren: Ekrem Demirli)
"(...) Şu halde hayret ile kalan kimse, şaşırır; hayretin varlığı ile kalan ise doğru yolu bulmuş ve ermiştir. (FÜTÛHÂT, IV:42-43) (...) O halde burada dile getirilen hayret marifetten kaynaklanan bir hayrettir (Çünkü hayretin kendisiyle değil, varlığıyla bulunma durumudur)." (s.274)
"(...) Buna göre elde edilecek nihai şey ermek, fakat ...
"Naslarda sırat-ı müstakim, şeriat, tarikat şeklinde zikredilen doğru yol, ana yol gibi kavramlar sürekli insanı maksada götürecek araçları ve bunun için gerekli ahlaklanmayı anlatan kavramlardır. Gaflet ise dalalet, hayret ve cehaletin ortak vasfıdır: durumun vahametinden habersiz kalmak!" (s.141)
"Tasavvuf tövbe ile başlar: ilk makam t ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 18. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
"Nefsin mutlu olacağı bir işle rahatlamak Allah'ın sevmeyeceği bir rahatlamaktır. Bunu bilmelisin! Allah şöyle der: 'Allah çok sevinenleri sevmez.' (el-Kasas 28/76) Buradan belirli bir sevinme tarzını kastettiğini anladık O sevinme rahatlığa dönüşür, sonra kişi, sevindiği ölçüde hüzne ve üzüntüye duçar olur. Sevinci büyük ise hüznü de büyüktür." ...
Mârifetnâme (3. Cilt)
Erzurumlu İbrahim Hakkı (Sadeleştirme: Cafer Durmuş- Dr. Kerim Kara)
"Düştüm yeşil bir kuyuya, içi mermer taş döşeli. Derinliği birkaç arşındı, ama bana birkaç karıştı. Dipten gördüm ışığı gökyüzüne süzülen. Bana öyle bir nûr ki, benzersiz bir ışıktı." (s. 425)
" Allah'ı tevhid eden azabından kurtulur." (s.468)
"Kim ki Allah'ı seviyorsa Kur'ân okumayı da sever. (s.468)
"Muhammed aleyhissel ...
Dört Kitabın Mânası Fâtiha Sûresi Gayb Hazinelerinin Anahtarı!
İsmail Rüsûhî Ankaravî (Haz. Doç. Dr. Semih Ceyhan)
"Din" kahretmek ve galebe çalmak anlamına da gelir. Nitekim Araplar: "Ona galebe çaldım ve o da boyun eğdi" derler. Köle mağlup ve makhûr olduğu zaman onun için "medîn" tabirini kullanırlar. Kıyamet gününe "din günü" denilmesi de bununla ilgilidir. Meselâ, kıyamet gününe "tevhid günü" denmesi şu açıdan doğrudur: O gün gerçek birlik ortaya çıkar. ...
Dört Kitabın Mânası Fâtiha Sûresi Gayb Hazinelerinin Anahtarı!
İsmail Rüsûhî Ankaravî (Haz. Doç. Dr. Semih Ceyhan)
"Elhamdülillah", ikram hazinelerinin anahtarı, ihsan ve nimetleri arttırıcıdır. Elhamdülillah, gönüllere girmenin vasıtası, Rahmân'ın hoşnutluğunun vesilesidir. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.) bir nimete nâil olsalar "İyilikleri yayan nimetinden dolayı Allah'a hamdolsun" buyururlardı. Şayet bir elem ve mihnet göreseler "Her hâlükârda Allah'a hamdol ...
Dört Kitabın Mânası Fâtiha Sûresi Gayb Hazinelerinin Anahtarı!
İsmail Rüsûhî Ankaravî (Haz. Doç. Dr. Semih Ceyhan)
Şöyle nakledilmiştir: Süfyan-ı Sevrî bir cemaate akşam namazında imam olmuştu. "İyyake na'büdü ve iyyâke nestaîn" ayetine geldiğinde kendilerine bir hıçkırık ve ağlama hali geldi, sonrasında bayılıp düştü. Bir zaman sonra ayıldı ve namazı eda etti. Namazın akabinde kendisine bu hıçkırığın ve bayılmanın sebebi soruldu. Buyurdular ki:
- " ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî (Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun)
Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretlerine ma'rifetin yolu, esmâ ve sıfâtındandır.Çünkü esmâ ve sıfâtının kâffesi bu Allah isminin tahtında dâhildir. Binâenaleyh esmâ ve sıfâtın tavassutu olmadıkça Hakk'a vusûl mümkün olmadığı âşikârdır. Bu îzâhdan Allah Teâlâ'ya bu isim, ya'nî Allah ismi yolundan başka tarîk ile vusûl yolu yoktur. Hakîkatle tahakkuku ...
Âriflerin Tevhidi
Abdulganî en-Nablusî
"Bilinmelidir ki: Âlem, bütün cüzleriyle birlikte, arazlardır; cevher (marûz) ise, Varlıktır."
Bütün yaratılmışlar, zâhir ve bâtın cüzleriyle birlikte arazdır. "A'raz", "araz" kelimesinin çoğuludur. Araz, iki zamanda devam etmeyen veya hiçbir şekilde sürekliliği olmayan şey demektir; hatta arazın var olma zamanı, varlığı ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Yedi tamuda yangıl herbirinde kül olgıl
Vücûdun anda kogıl ayruk vücûd bulasın
(Yedi tamuda yan, her birinde kül /yok/ ol. Başka /ilahî/ bir vücûd/ benlik/ bulmak istiyorsan, vücudunu/ benliğini/ yedi tmauda/ yedi yokluk makâmında/ bırak!/ yak!/)
Bilindiği üzere, tamu ateşten yaratılmıştır. Yedi ...
Tercümanü'l Eşvak ( Arzuların Tercümanı)
Muhyiddin İbn Arabî
El-Useyl'de ve en-Naka'da tek başıma bırakıldım,
Garkoldum gözyaşlarına aşkınla yandım yakıldım...
Ey aşkıyla eridiğim! Feda olsun anam sana!
Ey Firaıyla öldüğüm! Feda olsun atam sana!
Gül yüzünün hicabında şafağın kızıl rengi var,
Güneş gurubunun rengi güzel değil yüzün kadar!
Kuruldu gam ça ...
Tasavvuf Düşüncesi / Makaleler-Konferanslar I
Mahmud Erol Kılıç
*Peygamber Efendimiz, öldürülmüş bir kâfirin cesedini hafifçe tekmeleyen bir kişi gördüğünde mâni olmuştur. Ve çok şiddetli bir şekilde kızmıştır. "Hayır! Böyle yapmayın. Bu ceset, yeryüzünde hayatta iken bize mâni idi ve kâfirdi. Fakat şu an kutsaldır artık." Onun cenazesi tekrar toprağa tevdî edilir, ona gereken hürmet gösterilir. Bir gayr-i ...
Gelenek Sanat ve Medeniyet
Sadettin Ökten
Batı toplumunda muharref Hristiyanlık değerini yitirdiğinden beri onun yerini bilim alacaktır. Vahyin ürünü, aklın ürününe feda edilmiştir ve insanlara mutlak bir şeyler söylemek gereklidir, bu işi de bilim yapmaktadır. Bizdeki Batı takdirkârlarının ise bu tahlil ve tartışmalara girecek halleri yoktu. Onlar sabırsızlıkla şimendifere binmek istiy ...
Varolmanın Boyutları
William Chittick (Derleyen ve Çeviren: Turan Koç)
İlâhî niteliklerin bir nefiste uygun ve hoş olmayan bir tarzda nasıl geliştiğini göstermek için şu örnek yeterlidir. Kur'ân'a göre, Allah "Cebbar, Mütekebbir"dir (59:23), bu iki isim "Cemal İsimleri"nin aksine "Celal İsimleri" kategorisine girer. İnsanı mükemmelleşmeye götüren "Doğru Yolu" (es-sırâtu'l-müstakîm) takip etmekle, fert bu "ceberut" ...
Tasavvufun Altın Çağı Konevî ve Takipçileri
Ekrem Demirli
Konevî'ye göre Tanrı'nın âlemi yaratması belirli bir sebebe dayanır. Bu sebep, daha önce İbnü'l Arabî tarafından ayrıntılı bir şekilde açıklanmış olan Tanrı'nın bilinme arzusudur. Tanrı'nın bilinme arzusu, gerçekte ilahi isimlerin ve niteliklerin kemallerini görme talebidir. Çünkü Tanrı'da iki türlü kemâl vardır: Birincisi zatından kaynaklanan k ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.16
Muhyiddin İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli
Allah'ın peygamberine hıyanetin bir yönü nebiler ve resuller arasında karşılaştırma yapmaktır. Bununla birlikte Allah'ın onların bir kısmını diğerlerinden üstün kıldığını biliriz. Bir ayette 'Bazı peygamberleri diğerlerinden üstün kıldık', başka bir ayette 'Peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık' buyurur. Allah dilediği şekilde ku ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.16
Muhyiddin İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli
... Allah gibi olan bir şey yok! O'nun benzerinin benzeri olan bir şey de yok! Allah olumsuzlamış ve olumlamıştır. Hz. Peygamber şöyle der: 'Allah Âdem'i kendi suretinde yarattı.' İnsanın içinde ve bâtınında değişme bulunurken zahiri sabittir. Zahirinde kendisinde bulunmayan bir organ ona eklenemeyeceği gibi insan bâtınında da bir halde kalamaz. ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.16
Muhyiddin İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli
Yaşadığı günü kınayıp dünü överken insan hep aynı insandır: Dünü yaşarken de onu kınayıp bir önceki günü övmekteydi. Bu hep böyle devam eder. Bu kınama doğal bir durumdan kaynaklandığı gibi yer değiştirme ve intikal talebi de ilahi şe'nlerden kaynaklanır. Arifler içinde bulundukları vakti kınamaksızın ilahi şe'nler nedeniyle intikal isterlerken ...
40 Mektup
M. Fatih Çıtlak
İhsan Efendi oğlum, velhâsıl Cenâb-ı Hakk, kâinatı, hakla bâtılın birbirinden ayrılması için imtihanhâne olarak tanzim eylemiştir. Tüm tezgâhlar Hak Teâlâ'ya çalışır. Tezgâh tezgâh üstüne, neticede herkes bir gün layığını bulacak bir şekilde kıyamet sabahına kavuşacaktır. Hiçbir hakîkî mürşid kendisine adam çağırmaz. Kendisine çağırmadığı gibi h ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Enes b. Malik'ten (ra.) şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber, dua ederken ellerini kaldırır, sonra da ellerini yüzüne sürerdi."
Başka bir rivayette ise, "Yüzüne sürmeden ellerini indirmezdi" denilmiştir.
Başka bir rivayette ise, "Sahabesine de bunu emrederdi ve yapılmasını teşvik eder ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Sahih bir haberde, şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber, dönmezdi, yani boynunu çevirmezdi. Bir şeye yöneldiği zaman, bütün bedeniyle o şeye dönerdi." (Bu hadisi Tirmizî, "Menakıb" kitabında 8. hadis olarak rivayet etmiştir.)
Hadisin Sırrı ve Mânâlarının İzâhı
Bilinmelidir ki:
Muhakkiklerin ve şeriatl ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1
Muhyiddin İbn Arabî
('Elif-Lam-Mim, Zâlike'l-Kitab' Hakkında Sırlar Bakımından Tamamlayıcı Açıklama)
Allah bu kitap demiş, bunlar kitabın ayetleridir (tilke) dememiştir. Kitap cem' (birlik), ayetler ise tefrika (ayrım) bildirir. Zalike, tekil-müzekker, tilke tekil-müennes zamirdir. Allah 'zalike el-kitab' ifadesiyle ilk olarak cem'in farktan önce geldiğine ...
Esmaü'l Hüsna Şerhi
İsmail Hakkı Bursevi
Herkesin vücudunda hayatla Hakk'a irtibat vardır. Hava "Hayy" ismine, su "Muhyî" ismine, ateş "Mümît" ismine, toprak "Kâbız" ismine ve bütün eşya hallerine göre birer ikişer ve de fazladan esmaya mazhar olmuşlardır. Bu sebeptendir ki bazı Rum şeyhleri demiştir:
Yitirdim Yûsuf'u Ken'ân ilinde
Bulundu Yûsuf Ke'nan bulunmaz
Ya ...
Esmaü'l Hüsna Şerhi
İsmail Hakkı Bursevi
Bir kimsenin mizacına safra galip olduğunda bal şerbetinden nefret ettiği gibi cahil kimse de hikmetli sözden nefret eder. Kuran'da gelir: "Allah'ın ayetleri hakkında ancak kafirler mücadele ederler." (Mü'min, 40/4). Yani şeriatın kafirleri sayfalarda yazılı olan Kur'an ayetlerine karşı mücadele ettikleri gibi ki onlara âdetleri ve haikatleri in ...
İbnü'l Arabî Metafiziği
Ekrem Demirli
Zaman içinde yaratılmış olmak, insanın Zorunlu Varlık olmadığının bir deliliydi. Başka bir ifadeyle insan var olmak için mutlaka kendisini var eden birine muhtaçtır. Bu durumda zaman içinde yaratılmış olmak ile muhtaçlık veya fakirlik aynı anlama gelen veya birbirini istilzam eden iki kelimedir. Kanaatimce tasavvufun amelci tavrının en doğru gör ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Cabir b. Abdullah'tan Hz. Peygamber'in şöyle buyurdupu rivayet edilmiştir. Adamın birisi ayağa kalkmış ve iki rekat fecir namazı kılmıştır. Birinci rekatında "Kafirun" suresini okumuştu. Okumayı tamamlayınca, Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: "Bu adam, rabbini bilen bir kimsedir."
İkinci rekatta ise, "İhlas" suresini oku ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Hz. Peygamber'in Rabbinden aktardığı "Sağ eliyle verdiğini sol elinden gizlercesine sadaka verir" (Bu hadisi Tirmizî, "Tefsir" kitabında 3.sure'de; "Cennet" kitabında, 35. hadis olarak rivayet etmiştir.) hadisindeki sır şudur: Bu kişiyi sadaka vermeye sevk eden sebep, bütün tabiî hükümlerden uzak olan ruhânî-rabbanî bir âmildir. Bunu yapmak ise, ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî (Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun)
Ey hakîkat tâlibi bil! Mutlak zât, esmâ ve sıfâtın vücûdda değil, belki taayünde aslı ve müstenedün ileyhi olan şeydir. Her isim yâhud sıfat ki, bir şeye istinâd etmiştir, işte o şey Zât'tır. İsterse Ankâ gibi ma'dûm, isterse mevcûd olsun.
Mevcûd iki türlüdür. Biri mevcûd-ı mahzdır, o da Zât-ı Bârî'den ibârettir; dîğeri ademe mülhak olan ...
"Ölmeden önce ölmenin timsali" Hızır, sûfîlerin menkıbelerinde sıkça atıf yaptıkları biridir. İbnü'l Arabî'nin "Hızır nasıl Hızır oldu?" sorusuna verdiği cevap tasavvufun nasıl bir hizmet ve iş ahlâkı geliştirdiğini anlamamızı sağlayacak bir cevap olduğu kadar tasavvufun herhangi bir meseleyi 'pratik' bir gayeyle ele alışını da gösterir. Bu ceva ...
Asr-ı saadetin 'cahiliye' asrı dediği devri nasıl gördüğünü anlamak bütün asırlar arasında İslam'ın ne yaptığını anlamamız bakımından kayda değerdir. İslam için esas mesele Allah'a imandı. Her şeyin merkezinde Allah'a iman vardı ve bu iman hayatın maksadıydı. İlk ayet-i kerimede dile getirilen "Yaratan Rabbinin adıyla oku" düsturu tam da bunu an ...
Hz. Peygamber'in semavi yolculuğu anlamına gelen miraç, Müslümanların pek çok yönden ele aldıkları bir mesele olsa bile, sûfîler için evvelemirde insan-Allah ilişkisini izah eden bir mesele olarak tasavvur edilmiştir. Özellikle afak-enfüs kavramlarıyla izah edilen Allah'a yolculuk en iyi ifadesini miraçta bulur. Bu itibarla miraç bir kısmı afakt ...
Platon "Bilgisizlik kötülüktür" derken bilgiyle eylem arasında zorunlu irtibat kurmuş, ancak buradan 'seçkinci' bir bilgi görüşü inşa edebilmişti. Dinler ise vicdan, irade gibi insanın eyleminde belirleyici başka amillere atıf yaparak Platon'un düşüncesinde bilginin mukabili olan iman ile amel arasındaki ilişkiyi zorunlu saymayarak, günaha 'imka ...
Şöyle bir soru sorabiliriz: Aşk bir terimdir, daha doğrusu bir duygunun veya halin ismidir. Acaba bir isim olarak aşk neyin alameti ve neyin perdesidir? Böyle soruyoruz, çünkü bir isim bize bilgi verirken aynı zamanda başka bir şeyi de perdeler. Başka bir ifadeyle bize neyi öğretir, neyi saklar gözümüzden? Sûfilerin bu kavramla neyi kastettikler ...
Hiç kuşkusuz aşk da önce bir insani duygu şeklinde başlar, lakin bütün öteki düşüncelerin duygulardan tecerrüt etmesi gibi tecerrüt eder ve insanı aşan bir anlama doğru evrilir. Sadece aşk değil! İnsanın her soyut düşüncesi böyle bir yol takip eder. Çağımızda tasavvuf metinlerini la-dinî metinler haline getirebilmek için önce metinlerin 'aşk' me ...
Tasavvufun bu tavrı modernleşmeyle birlikte devam ederek, tarikatlar aracılığıyla günümüze kadar devam edegelmiştir. Bu itibarla tasavvufta ortaya çıkan zahitlik ve tevekkül anlayışının, İslam toplumunun geri kalmışlığının sebebi olduğu hakkındaki eleştiriler en azından tasavvuf teorisiyle çelişik sayılabilir. Tasavvuf geçmişte ve günümüzde bir ...
Tasavvufun Altın Çağı
Ekrem Demirli
XII. ve XIII. Asırlar Türklerin Anadolu'ya yerleşmelerinin geniş ölçüde tamamlanıp bu coğrafyanın Bağdat merkezinde teşekkül etmiş İslam bilim ve siyaset anlayışının parçası haline geldiği bir devre karşılık gelir. Aynı zamanda bu asırlar, Haçlı savaşları ve ardından gerçekleşecek Moğol istilasının İslam toplumuna getirdiği yıkımlara şahitlik et ...
Sufi ve Sanat Makaleler-Konferanslar 2
Mahmud Erol Kılıç
Bütün sanatçıların derdi, o mutlak cemal sahibi olanı tasviretmek, onu kopyalayabilmektir (imatio dei). Eğer sanatçı o ilâhî sanatı biliyorsa, o yaptığı sanat, kişinin kendini tanıyıp oradan Rabbini tanıma sanatı olur. En büyük sanat budur. Bu büyük sanata hizmet ettiği sürece, bütün sanatlar bir perde olmaktan ziyade bir vesile olur, bir araç o ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1
Muhyiddin İbn Arabî
Mümkünlerin en bilgilisi, Yaratıcısını sadece O'nun açısından bilendir: Söz konusu kimse nefsini ve kendisinden varolduğu kimseyi bilir. Bundan başka bir şeyi bilmesi geçerli değildir. Çünkü bir şeyi bilmek, onu kuşatmaya ve onu tüketmeye imkân verir. Böyle bir şey ise ilâhî katta imkânsızdır. O halde O'nu bilmek imkânsızdır. 'Ondan' bilmek de ( ...
Evvel kadimden geldim yer gök yaratılmazdan
Arş kürsü levh ü kalem hiç dahi anılmazdan
Bu beyit insanın hakikatei bakımından ilk olmasıyla âlemde zuhur eden son varlık olması arasındaki ilişkiyi anlatır. Vahdet-i vücûdu benimseyen sûfîler, bu tezada büyük önem vermiş, ilk olmak ile son zuhur etmek arasındaki ilişkileri izah etmişle ...
Sûfi ve Sanat
Mahmud Erol Kılıç
Sûfilerin bazıları emirle, bazılarıysa tâlim için yazıyorlar. Hüsamettin çıkmasaydı karşısına Mevlânâ'nın bugün Mesnevî'ye sahip olamazdık. Yazmak niyetinde değildi. Hüsamettin onu sağmasını bildi. Öyle bir derya, öyle bir bulut ki yağacak ama bir yer arıyor. Hüsamettin o aracı gördü. Çelebi Hüsamettin'in fonksiyonu burada çok önemlidir. Manevî ...
İbn Arabî Geleneği ve Dâvûd el- Kayserî
Hazırlayan: Turan Koç
Keşf, dünyevî olgu ve olaylarla da uhrevî olaylarla da ilgili olabilir. Bununla birlikte, "sülûk ehli, himmetlerini dünyevi iş ve ilişkilere yöneltmediklerinden, keşfin bu türüne pek iltifat etmezler; hatta sâliklerden birçoğu uhrevî durumlara ilişkin keşfe bile pek önem vermezler. Bunlar, Allah'ta yok olmayı ve O'nunla bâkî kalmayı en son amaç ...
İbn Arabî Geleneği ve Dâvûd el- Kayserî
Hazırlayan: Turan Koç
Tarihî süreç içinde ortaya konmuş 'İslâmî' denebilecek siyasî, kelâmî/teolojik ve hukukî her türlü yorum, yaklaşım, çözüm ve öneriler elbette çok önemlidir. Ancak, İslâm'ın, en azından bunlar kadar, hatta daha da önemli bir de manevî ya da 'batınî' dediğimiz tefekkür boyutu vardır. İslâm'ın ayırt edici özeliklerinden biri de işte manevî alana ai ...
Sufi ve Sanat Makaleler-Konferanslar 2
Mahmud Erol Kılıç
Gelin bir atölye çalışması yapalım sizlerle. Çok güzel bir Peygamber sözü vardır, yazılı kaynaklarda. Diyor ki: "İnnalahe Cemilûn yuhibbu'l-cemâl" Türkçesi şu demek: "Allah Cemîl'dir, güzeldir ve cemâli, güzellikleri sever." Bu bir söz. Ama kim telaffuz ediyor; Peygamber. Yani el-Cemîl'in kendisini, yeryüzünde onun üzerinden izhar ettiği mihver ...
Ta'rifât
Seyyid Şerif Cürcânî
Takdis (???????): Lügatte, temizlemek mânâsına gelen bu tâbir ıstılahta, Hakk'ı yüceliğine yakışmayan her şeyden, bilhassa yaratılmışlık noksanlarından ve mevcûdâttan, O'ndan başkasına nispetle kemâl sayılan mücerred ve gayr-ı mücerred her şeyden tenzih etmektir. Takdîs, tesbîhe nispetle keyfiyet ve kemiyet îtibâriyle daha husûs ...
Tasavvuf Düşüncesi
Mahmud Erol Kılıç
İnsan, Allah'ın isimleri aracılığı ile yakınlık elde ettiği zaman, O'nun isimleriyle olan tanışıklığı, ülfeti kişiyi isimlerin içine yani manasına çekecektir. Böylece "Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanınız."(Münâvî, et-Tearif, s.564; Kitabu't-tâc, c.1, s.13) hadisi ve "Allah'ın boyasına boyanınız..." (Bakara, 2/138) âyetinin sırrı ortaya çıkar. Bunla ...
Fütûhât-ı Mekkiyye (c.14)
Muhyiddin İbn Arabî (Çeviri: Ekrem Demirli)
Allah perdesinde zuhur etmiştir. Göz O'ndan başkasını görmezken O'nun üzerinden perdeler kalkmaz. O sürekli Rab iken biz yokluk ve varlık halimizde sürekli kuluz. Benzerlerimiz ve hemcinslerimiz aracılığıyla olmadan, Allah bize her ne emrederse varlık ve yokluk halinde emrini dinler ve kendisine itaat ederiz. Benzerlerimiz ve cinslerimizin, yani ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1
Muhyiddin İbn Arabî
Bilmelisin ki: Nefislerini yaratılış gayelerinden başka şeylerle meşgul eden sıradan insanlar değil de, kurtuluşlarını isteyen mümünilerin seçkinlerinin takip ettiği Allah'a giden yol, dört kısımdır: Dürtüler, çağrılar, ahlâk ve hakikatler. Onları söz konusu çağrılara, dürtülere, hakikaetlere ve ahlâka sevk eden şeyler ise üzerlerine farz kılınm ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1
Muhyiddin İbn Arabî
Ey araştırmacı! Peygamberlerden tevarüs edilmiş bu tür nebevî ilmin bir meselesinin filozof, kelâmcı vb. herhangi ilimdeki bir akılcı tarafından dile getirilmiş olduğunu öğrendiğinde, bu durum seni perdelemesin. Perdelenirsen o bilgiyi ifade eden muhakkik-sûfînin de filozof olduğunu iddia edersin. (sana göre) Filozof bu meseleyi dile getirmiş, i ...
Vücûd ve Vahdet-i Vücûda Dâir Şerh-i Rubâiyyât
Molla câmî (Abdurrahman Câmî)
*Beyhûde zahmet çekmemen ve Zât-ı İlâhî hakkında tefekkürden kaçınman için Cenâb-ı Hak, sana karşı cemâlinden binlerce kapı açmış ve kemâl-i zâtının yolunu göstermiştir. (s.73)
*Ey, kalbi hicrandan inleyen!. Ne vakte kadar Nûh -aleyhi's-selâm- gibi ağıt yakacak ve ağlayacaksın?!. Hakkı şuhûd edip durduğun halde bu ayrılık gamı nedendir?!. ...
Âdem Kelimesindeki İlahi Hikmet Fassı
Muhyiddin İbn Arabî(Tercüme ve Şerh: Nusreddin M. Ali)
İnsan âkil ve bâliğ oluncaya kadar bedeninin ve nefsinin aslı olan Arz'a, beşeri olgunluğa erişebilmesi için muhtaç kılınması ve ancak ondan rızıklanması dolayısı ile iştiyak ve muhabbetle bağlı kalır. Bu bağın saiki onda işleri tedbir eden melekûttur. Beşeri olgunluk bu sayede derece derece tamamlandıkça, melekûtun Arz'a iştiyakı zayıflarç Arta ...
Âdem Kelimesindeki İlahi Hikmet Fassı
Muhyiddin İbn Arabî
Hak Âdem'i Arz ve semalar arasına yerleştirdi. Güzel isimlerine mahal kıldı. Arz'ın varlıklarını ve semanınkileri büyük nüsha olarak O'nda topladı. O güzel söz Arz'da ilk Âdem'in dilinden duyuldu. Hak ilk O'nun nefesini temiz kıldı da, büyük bir hayret ile o temiz söz ilk o temiz nefesle Arz'da nidalandı. Sonra Hak o temiz nefesten nice temiz ne ...
Mârifetnâme
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri
*Molla İbrahim! Allah'ı tevhid eden azabından kurtulur. Molla! Her şey Allah'tandır ve her şey Allah'adır. Molla! Her şey Allah'la beraberdir ve her şey Allah içindir. Molla! Her şey Allah'ın kabza-i kudretindedir ve (meydana gelen) her şey O'nun fiilleri cümlesindendir. Molla! Kim ki Allah'ı seviyorsa Kur'an okumayı da sever. Molla! Kur'an kırâ ...
Kırk Hadis Şerhi
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Hz. Peygamber'in "Namaz nûrdur" ifadesindeki sır ise, şudur: Namaz kılan kişi/musalli, rabbine yönelir ve ona münacat eder. Nitekim Hz. Peygamber, "Kul namaz kılmak için ayağa kalktığında Allah ulaşması için vechini önüne diker" (Tirmizî, bu hadisi farklı lafızlarla "Edeb" kitabında 78. hadis olarak rivayet etmi ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Yûnus Emre, "Ganî Cebbâr aşk erine bin Hamza'ca kuvvet verir/Dağları yerinden ırar yol eyler dosya gitmeğe" derken, âşıkın, tevhidin ve muhabetullah ile elde ettiği manevi kuvvetini bin Hamza'nın kuvvetine benzetmektedir. Hazret-i Hamza'nın şecaati, gücü ve Peygamberimize olan sevgisi nasıl ki İslam'ın önündeki bazı engelleri kaldırdıysa, âşık s ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Sâlik, Hak ve hakîkat yolcusudur. O iç dünyâsında derinleşip yol alırken bir kuşa, hasseten göçmen bir kuşa benzer. Göçmen kuş, misâl aleminde sâlikin ve ehlullahın remzidir. Göçmen kuşlar, soğuk ülkelerden sıcak ülkelere; sâlikler de maddeden mânâya uçarlar. Nitekim Yûnus istiâre yoluyla saliki kanat vuran bir kuşa benzetmektedir.
Kuşa ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Çiftçilik yapan bir dervîş ekim zamanı öküzlerini alıp tarlasına gider. Öküzlerden birisi kara sabanı bir türlü çekmez. Dervîş de kendisini kaybedip öküzü elindeki sopayla dövüp hırpalar. Çiftçi zor zahmet tarlayı sürer. Akşam olunca da, çoktan beri görmediği mürşidinin ziyâretine gider. Arada hiçbir konuşma geçmeden, mürşidi gömleğini açıp derv ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Her şey bir ihtiyaçtan doğar. Hümanizm felsefesi de Batı'da bir ihtiyaçtan doğmuştur. Kilîse'nin şiddetli uygulamaları karşısında insancıl düşüncelerle bayrak açan kişiler, Eğer İslâmı, İslam Peygamberi'ni kılavuz edinip yetişen insân-ı kâmilleri ve hassaten Yunus'u, Mevlânâ'yı, Hacı Bektâş-ı Velî gibi gönül insanlarını tanısalardı, bu felsefeye ...
Sadreddin Konevî ve Nasireddin Tûsî Arasında YAZIŞMALAR
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
Sadreddin Konevî'den bazı sözler:
*Akıllar, özellikle, daha önce belirtmiş olduğumuz Hakkın sıfatları ve bu sıfatların O'na nasıl izâfe edildiği gibi meseleleri bilemezler.
Çünkü Hak, ilim ve zâtı ile (her şeyi) ihâta etmesi cihetinden "asalet" sahibi olduğu için, kendisine nispet edilen her bir kemâl sıfatın da küllî, ihâta edici v ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 16. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Bir şahsın mümin olması onun karanlıklardan nura çıkartılmasının sebebidir. (s.58)
Bilgisizlik karanlığı insanın kendisini dost edinene bakmak yerine kendine bakması demektir. (s.59)
Allah dost edinmekle insanı 'imkân' karanlığından O'nunla gerçekleşen varlığın zorunluluğu nuruna çıkartır. (s.59)
Allah kendisi nedeniyle z ...
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Mahmud Erol Kılıç
Beşerî aşk, ilâhî aşka giden yolda ilk adımdır. İlâhî aşkın başlangıcı, önce sevmeyi bilmektir. Allah'ı hiç görmedik ki nasıl sevelim? Dolayısıyla bir bilinenle başlıyoruz önce; bilinen karşımızdaki cins. Sende olmayan özellikler onda, onda olmayanlar sende var. O sana karşı meyil duyuyor, sen de ona karşı meyil duyuyorsun ve böylece elinde olma ...
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Mahmud Erol Kılıç
Mevlâna'nın hiçlik felsefesi bütün sûfîlerde vardır. Ben yokum, diyerek var olur sûfîler. Modern insan ise, ben varım, dediği için aslında yok. Eric Fromm, Sahip Olmak ve Olmak diye bir kitap yazmıştır. Olmaktır esas olan. Modern insana, bir şeye ne kadar sahip olursan o kadar var olursun, telkini yapılmaktadır. Aslında yanlıştır. Modern insana ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Vahdet-i vücûd, tefekkürle anlaşılacak bir inanç değildir. Bu hâl, zevk ve vicdanla ilgili olup tevhîd makâmları yaşanılmadan anlaşılmaz. İslam mutasavvıfları tevhîd makâmlarının dört aşamada zevken idrâk edileceğini belirtmişlerdir. Bu makâmlar "isimler tevhîdi, fiiller tevhîdi, sıfatlar tevhîdi, zât tevhîdi" şeklinde adlandırılmaktadır. Bütün ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 9. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
Hz. Peygamber şairLebid'in:
Dikkat ediniz ! Allah'tan başka her şey yok olucudur
sözü kendisine ulaştığında, şöyle buyurdu: 'Bu Arapların söylediği en doğru sözdür.' (s.176)
Kuşkusuz mutluluk, Allah'a ve O'nun nezdinden gelen şeylere iman etmeye bağlıdır. Çünkü Hak bunu bildirmiştir. (s.177)
Bilgiden sonra bilgisizli ...
Fusûsu'l-Hikem
İbnü'l Arabî
Namaz kılan kişi insanlara ya da kendisiyle birlikte kılan meleklere imam ise namazda peygamberin derecesine çıkmış demektir ki, bu mertebe Allah'a vekil olmaktır. Bu bağlamda namaz kılan herkes, hiç kuşkusuz, imamdır; çünkü insan namazı yalnız kıldığında bile, bir rivayette belirtildiği gibi, melekler onun ardında namaz kılar. Nitekim bir rivay ...
Fusûsu'l-Hikem
İbnü'l Arabî
"Haktan başkası" denilen veya 'âlem' diye isimlendirilen şeyin Hak karşısındaki durumu, şahsa göre gölge gibidir. Âlem, Allah'ın gölgesidir ve gölge, varlığın âlemle ilişkilendirilmesinin ta kendisidir; çünkü gölge hiç kuşkusuz duyuda mevcuttur. Fakat gölgenin kendisinde ortaya çıktığı şey varsa, gölge duyuda mevcut olabilir. Gölgenin kendisinde ...
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Mahmud Erol Kılıç
Günümüzde suret ve mana irtibatı kopmuş durumda. Ya suret lehine, mana aleyhine ya da bunun tersine bir durum var. Herkes Mevlânâ'dan bakabildiği kadarını görür ve alır. Bazıları Mevlânâ'yı eksik bakış açısıyla ele alıyor, dolayısıyla yanlış değerlendiriyorlar. Bu bakış açısıyla hareket edenler, "Hz. Mevlânâ o kadar evrenseldir ki, sanki ayaklar ...
Yunus Emre Divanı
Hazırlayan: Selim Yağmur
Aşk imamdır bize gönül cemaat
Kıblemiz dost yüzü daimdir salât
Dost yüzün göricek şirk yağmalandı
Anınçün kapıda kaldı şeriat
Gönül secde kılar dost mihrabında
Yüzün yere vurup kılar münacat
Münacat gibi vakt olmaz arada
Kim ola dost ile bu demde halvet
Şeriat eydür sakın şartı bıra ...
İbnü'l-Arabî Sözlüğü
Suad El-Hakîm (Çeviren: Ekrem Demirli)
"Bir ayette hayret kelimesi hayran şeklinde yer almıştır. Şeytanların heves verip, yeryüzünde şaşkın[hayran] bıraktığı kimse. (6:71) Müfessir Kadı Beyzâvî bu ayetteki 'hayran' [şaşkın] kelimesini yoldan çıkmak diye yorumlar: (Hayran) yoldan sapmış ve hayrette kalmış kişi (Beyzâvî, Envarü't-Tenzil, I:141).
(...)
*Hayret eden ermiştir ...
Esmaü'l-Hüsna
Tosun Bekir Bayraktaroğlu
Abdülmuhyî o kuldur ki kalbini diriltmiştir. Bu dnyanın hayvanî özellikleriyle dolu olan bir kalp ölüdür. Bu dünyadan arınmış olarak Hakk'tan gayrıya mihman olmayan kalp ise canlıdır ve Allah'ın hakiki evi de odur. Böylesi bir kula Allah Teâlâ, tıpkı Cenâb-ı Isâ (as)'ya ihsan ettiği gibi ölüleri diriltme izni verebilir.
Benliğinin kölesi ...
Mesnevi
Mevlânâ ( Tercüme: Tâhirü'l-Mevlevî, Yayına Hazırlayan: Recep Kibar)
Sen nice zamandan beri can çekişmekte, bela ve ızdırap görmektesin. Fakat hâlâ perde arkasındasın, hâlâ hakikati sezemiyorsun, anlayamıyorsun ki bizim için esas gaye, bizim için asıl olan şey, yaşamak değil ölmektir. Sen ise bir türlü ölemedin.
Ölmedikçe can çekişmen bitmez, merdiven olmadıkça dama çıkamazsın.
Yüz basamaklı merdivenin ...
Fütûhât-ı Mekkiyye 9. Cilt
Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)
"İnsanın emaneti taşıması, kendisine bir zulüm ve taşıdığı şeyin değerini bilememektir. Göklere, yere ve dağlara emanet sunulunca onu taşımaktan kaçınmışlar ve -neyi taşıdıklarının değerini bildikleri için- korkmuşlar, kendilerine haksızlık yapmamışlardır. 'Fakat insanlar kendilerine zalimdir.' (Yunus 10/44) İnsanın dışında yaratıklardan hiç bi ...
Yunus Emre Divanı
Hazırlayan: Selim Yağmur
Aşk eteğin tutmak gerek âkıbet zeval olmaya
Aşkdan okusan bir elif kimseden sual olmaya
Aşk dediğin duyar isen aşka candan uyar isen
Aşk yoluna candır feda ona feda mal olmaya
Asilzadeler nişanın eğer bilmek diler isen
Özü oğlan da olursa sözünde vebal olmaya
Ariflerden n ...
Fütûhât-ı Mekkiyye, c.15
Muhyiddin İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli
Her durumda hamd olsun Allah'a
Varlığın bütün halini içerendir hamd
Onu söyleyen söylememiş olmaz
Nimete karşı Hamdi söylerse
Onu söylemeye kalksa bile
Onu sınırlayarak söylemiş olur
Fusûsü'l Hikem'in Sırları
Sadreddin Konevî (Tercüme: Ekrem Demirli)
"Melek ve bazı insanların bayılmamasının sebebi, zikretmiş olduğumuz zâtî feyzi sürekli olarak kabul eden istidâdın kemâlidir." (s. 29)
[feyz: akma, taşma, ilâhî zuhur ve tecelli / istidâd: yetenek, bir şeyin kazanılmasına eğilim / kemâl: olgunluk, yetkinlik]
Nuh (as.) peygamberlerin ilkidir ve risâlet hükümlerinin birincisi de, pey ...
Hayal Âlemleri - İbn Arabi ve Dinlerin Çeşitliliği Meselesi
William C. Chittick (Çev. Mehmet Demirkaya)
İbn Arabî'nin akıl ve hayal tarafından elde edilen bilgi türleri arasındaki ayrımı, şeylerin istidadında bulunan ontolojik ve epistemolojik özelliklerini ayırt etmede yardımcı olabilir. Şeyh'in iki yönü birbirinden ayıran kesin hatlar çizdiğini düşünmemeliyiz. Herşey berzahtır. Dil benzerlikten yardım almadan karşılaştırılamazlık görüşünü ifade ...
Dört Kitabın Mânası: Fâtiha Sûresi Gayb hazinelerinin anahtarı!
İsmail Rüsûhî Ankaravî (Haz. Doç. Dr. Semih Ceyhan)
İmam Fahreddin Râzî Tefsir-i Kebîr'de şu hikayeyi naklederek der ki: İmam Ebû Hanife hazretlerinin kâfirin birinde bir miktar malı vardı. Bir gün onu almak için kâfirin evine gitti. Evin kapısının önünde İmam'ın sandaletleri pisliğe bulaştı. Sandaletlerini temizlemek için bir taşa vurmaya başlayınca, sandaletin pisliği kâfirin duvarına sıçradı v ...
Huzur Defteri
M. Fatih Çıtlak
Bir gün Fahreddin Efendi Hazretleri, Celâl Hocaefendi'nin talebe yetiştirmekte ve mektep oluşturmaktaki kabiliyetini bildiği için ona şöyle der; "İtalyan mektebi var, Fransız mektebi var. Niye siz de Arapça tedrisat adı altında böyle bir din-diyanet öğreten okul açmıyorsunuz? Adamlar böyle mektepler kurarak hristiyanlığı öğretiyor. Sizler de lis ...
Tasavvuf ve Tarikatlar
Dr. Selçuk Eraydın
Niyâzî Mısrî'nin tevhîd manzumesinden alıntılar
"Taşınır günde yüzbin can adem iklîmine her dem
Gelir yüzbin dahî andan bulur a'mâr olur peydâ"
"Günde yüzbinlerce hayat sahibi varlık, yokluk iklimine taşınırken, yüzbinlerce can da izafî yokluktan gelir ve ömürler devam eder. "
"Tecellî eyler o dâim ...
Tasavvuf ve Tarikatlar
Dr. Selçuk Eraydın
Aziz Mahmud Hüdâî (k.s.)
Aziz Mahmud Hüdâî 948/1541 târihinde Koçhisar'da dünyâya geldi. Atâyî, "Şakâyık Zeyli"nde Seferhisar'lı olduğunu söylemektedir (Bursevî, İsmail Hakkı, Silsilenâme-i Celvetiyye, s.64). Tıbyânü'l-Vesâil'de Koçhisar'da doğduğu kayıtlıdır (Atâyî, Zeylü'ş-Şakâyık, İst.,1268, s.760)
Hüdâî, ilk ...
Tasavvuf ve Tarikatlar
Dr. Selçuk Eraydın
Mısriyye Tarîkati (Niyâzî Mısrî)
İsmi Mehmed Niyâzî'dir. Nakşibendiyye dervişlerinden Ali Efendi'nin oğludur. Malatya civarında Soğanlı isimli bir köyde dünyaya geldi. Henüz genç yaşlarında önce Mardin'e gitti. 1048/1638 târihinde tahsil için Mısır'a giderek, orada uzun zaman kaldığıondan, halk arasında Mehmed Mısrî diye ...
Tasavvuf ve Tarikatlar
Dr. Selçuk Eraydın
Sinâniyye Tarikati (Ümmî Sinân)
Adı İbrahim Ümmî Sinan'dır. İlim sahibi olduğu halde, gördüğü bir rüya üzerine "Ümmî" mahlasını kullanmaya başladığı rivayet edilir.
Halvetiyye Tarikati, Ahmediyye şûbesinin, Sinâniyye kolu müessisidir.
Bursa'da dünyaya geldi. Karaman'lı oldukları da rivayet edilir. Şeyh Se ...
Kozmos'taki Tek Hakikat
William C. Chittick (Çev. Ömer Çolakoğlu)
Modernite tarafından yayılan zihinsel alışkanlıkların İslamî eğitimle çok ender örtüştüğünü göstermenin belki de en iyi yolu modernitenin tipik özellikleri hakkında düşünmektir -ki bununla bugün içinde yaşadığımız "küresel kültür"ün düşünce yöntemini ve normlarını kastediyorum. Bugün moderniteyi her ne tanımlıyor ve niteliyorsa, o şeyin İslamî d ...
Fütûhât-ı Mekkiyye
Muhyiddin İbn Arabî
Allah, bir kulu acıktığında kendisini evimize gelen konuk yerine koymuştur. Bu nedenle diğer kullardan birine Allah şöyle der: 'Acıktım, beni doyurmadın.' Başka bir kulu susadığında ise, Allah öteki bir kuluna şöyle diyecektir: 'Susadım, beni içirmedin.' Başka bir kulu hastalandığında ise, onun dışında bir kuluna şöyle der: 'Hastalandım , beni ...
Mesnevi
Mevlânâ ( Tercüme: Tâhirü'l-Mevlevî, Yay. Haz.: Recep Kibar)
" 'Ene'l-hak' sözü, Mansûr Hallac'ın dudağında nûr idi. 'Ene rabbikümü'l-â'lâ' ibâresi Firavun'un dudağında yalan ve iftira idi." [Dip not'ta, 'Ene'l-hak' sözünün 'Ben Hakkım" mânasına geldiği, Hallac-ı Mansur (hicri 224-309) tarafından söylendiği ve kendisinin Bağdat'ta idam edilmesine sebep olduğu, bu sözün 'Ben gerçeğim, bâtıl değilim' mânas ...
Mesnevî
Mevlânâ ( Tercüme: Tâhirü'l-Mevlevî, Yay. Haz.: Recep Kibar)
"Dekûkî, gemide kopan kıyameti görünce merhameti coştu ve gözyaşları aktı. Dedi ki: 'Yâ Rabbî; onların yapmış olduklarına bakma! Ey iyi işler yapan Pâdişah-ı mutlak; ellerinden tut, kendilerini halâs eyle! Ey kudret eli denize de, karaya da erişen Kadir ve Kayyûm! Onları selâmetle ve hoşça olarak karaya çıkar. Ey ebedî olan Kerîm ve Rahîm; sana ...
A'mâk-ı Hayal
Filibeli Ahmed Hilmi
"... Babam olduğunu idda eden adamın, annemin, amcalarımın, dayılarımın gözlerinin yerinde birer arpacık soğanı ya da ona benzer şeyler vardı. Yani bu zavallıların hepsi en önemli duyu organından, gözden yoksundular. O esnada odadakilerin manzarası o kadar garipti ki kahkahalarım büsbütün arttı ve neredeyse hastalık boyutuna ulaştı. Babalık, ana ...
Mârifetnâme (2.Cilt)
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri (Sâdeleştirme: Cafer Durmuş - Dr. Kerim Kara)
Suskunluk iki kısımdır. Biri dilin suskunluğu, diğeri kalbin suskunluğudur. Dilin suskunluğu; işe yaramayan faydasız şeyleri, işe yaramayan faydasız şeylerle konuşmaktan tamamen vazgeçmektir. Kalbin suskunluğu ise, havâtırı gönülden uzaklaştırmaktır. Şu halde dili susup kalbi susmayanın günâhı az olup kendi rahat bulur. Hem dili hem de kalbi sus ...
Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî - Ahmed Avni Konuk (Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı)
Ma'lum olsun ki, insanda "nefs-i tabîî" ve "nefs-i nebâtî" ve "nefs-i hayvânî" vardır. Nefs-i tabîî eczâ-yı cismi birbirinden ayrılıp dağılmaya bırakmayan bir kuvettir. Ve nefs-i nebatî cism-i eb'âd-ı selâseleye, ya'nî tûl ve arz ve umka ve cihât-ı sitteye çekip büyüten bir kuvvettir. Ve nefs-i hayvânî cisme ihtiyâr ile hareket veren bir kuvvett ...
Hayatın Satır Araları Modern Zamanda Kendini Bulmak
Mahmud Erol Kılıç
Bütün zahir oluşlar, "iç"ten "dış"a doğrudur. İçte olan dışı etkiler, dışta olan da içi... Dolayısıyla ne içi ne dışı ihmal edebiliriz. İç ve dışa kıymetleri nispetinde değer vermek önemli. İçe daha çok vurgu yapmamız, modernizmle yaşanan ihmalin sonuçlarını gidermek içindir. Bugün "iç"in inşası gibi bir önceliğimiz var. Günlük hayat pratikleri ...
Hayal Âlemleri - İbn Arabi ve Dinlerin Çeşitliliği Meselesi
William C. Chittick (Çev. Mehmet Demirkaya)
Tabiattaki tüm şeyler arasında Allah'tan en çok gafil olanlar cinlerdir. İnsan dostlarına bildirdikleri şeylerden dolayı, bu insanlar olayların oluşu ile âlemde olanlar hakkında bazı düşüncelere sahip olurlar, çünkü cinler gökteki burçları dinleyerek bunları bildirirler. Bu insanlar ise Allah'ın kendilerini şereflendirdiği zannına kapılırlar. Bu ...
Tedbîrat-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi
İbn Arabî (Tercüme ve Şerh Ahmed Avni Konuk - Yayına Hazırlayan: Mustafa Tahralı)
"Abdest aldığın vakit hilâftan, ya'nî mekrûhât ve müfsidâttan hâriç kalmağa çalış! Abdesti gusül ve mesh husûslarında tertîbe ve sünen-i seniyyeye riâyet ile tamâm al! Ve namaza mahsûs olarak almayıp tahâretle bulunmak için alsan bile, namaz kılacak olan bir kimsenin i'tinâ ve dikkat ile aldığı abdest gibi tamâm al! Bu abdest namaz için değildir ...
Tanrı'nın Yeryüzündeki İşaretleri İslama Görüngübilimsel Yaklaşım
Annemarie Schimmel (Çev. Ekrem Demirli)
(...) Dinsel jargonda ev, insan kalbi için en sık kullanılan mecazlardan birisidir; lâ ilaha illallah, "Allah'tan başka ilah yoktur" anlamındaki kelme-i tevhidin ilk sözcüğü olan "lâ süpürgesi"yle sürekli temizlenmesi gereken bir yerdir. Ev temizlenip içinde dinsel olmayan hiçbir toz kalmadığında dulcis hospis animae, "ruhun hoş misafiri" girip ...
Tabiat Düzeni ve Din
Seyyid Hüseyin Nasr
Geçen birkaç yüzyıl içindeki modern dünya tarihinin ayırdedici özelliği insan tasvirinin tedrici olarak bozulması, çirkinleştirilmesiydi. Yunan Platoncuları arasında içinde ilahi nous'u taşıyan anthropos olarak algılanan insan Hristiyanlıkta Tanrının mührünü taşıyan ve ruhanî gerçekliği içerisinde imago Dei olan teomorfik bir varlık olarak tasvi ...
Füsûsü'l-Hikem'in Sırları
Sadreddin Konevî (çev. Ekrem Demirli)
Nuh (a.s) peygamberlerin ilkidir ve risalet hükümlerinin birincisi de, peygamberin ümmetinden Hakkı birlemelerini/tevhit, O'nu ortaktan, benzerden ve şerîkten tenzih etmelerini istemesidir. Bundan dolayı, Nuh (a.s)'a hâkim olan hal, tenzîh sıfâtı olmuştur. Çünkü Nuh, risaletin zuhûrunun başlangıcı, onun hükmünü ilk kabul eden kişi ve işâret edil ...
Sadreddin Konevî'de Bilgi ve Varlık
Ekrem Demirli
"Varlığın kaynağı, Tanrı'nın kendisine dâir bilgisidir. Bu bilgi lâ- taayyün ve mutlaklık mertebesinin ardından gelen ilk mertebedir ve bu mertebede Tanrı'nın hiçbir sıfatı hakkında bilgimiz yoktur. Ardından Tanrı bu bilgisiyle eşyâyı bilir. Konevî Tanrı'da ilk sıfat olarak ilim ve Tanrı'nın âlim oluşunu dikkate alır: 'İlim Allah'ın yaratmasında ...
İşitin Ey Yârenler Yunus Emre Yorumları
Mustafa Tatcı
Yûnus, bir vahdet-i vücûdçudur. Fakat bu tesbitimiz doğru anlaşılmalı, bu cümleye felsefi bir anlam yüklenmemelidir. Zira Yûnus, vücûd birliğini yaşayarak idrâk etmiştir.
Mâlumdur ki, vahdet-i vücûdu idrâk edenlere göre, âlemde bir tek hakîkat ve vücûd vardır. Allah mutlak ve tek varlıktır. Onun varlığının bir sebebi, başlangıcı ve nihay ...
Hayal Alemleri ibn arabi ve dinlerin çeşitliliği meselesi
William C. Chittick (Çev. Mehmet Demirkaya)
(...) "Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanma" yolu, insanların Yaratan ile yarışan, yarı ilâhlaşmasına yol açabilecek beşeri bir kişilik geliştirmesi demek değildir. Tersine bu yol, beşeri kişiliğin zamanla yok olmasını veya beşerin "hiç" olmasını gerektirir. Öte yandan bu "hiçlik" insanın ilk önceki halidir, çünkü insanın zaten kendine ait bir varlığı ...
Hayal Âlemleri - İbn Arabi ve Dinlerin Çeşitliliği Meselesi
William Chittick (Çev. Mehmet Demirkaya)
... Günümüz toplumlarında kökleri Hakk'a dayanmayan bilgi arayışının sonucu korkunç bir bilgi birikimine neden olmuştur. İnsanın sınırsız sayıda bilgiye ulaşma potansiyeli, şaşırtıcı bir şekilde ama yüzeysel olarak gerçekleşmiştir. Ancak, bilginin en temel hakikatinin, eşyanın mahiyetinin farkına varılması olduğu gerçeği gözden kaybolmuştur. Bun ...
Hikem-i Atâiyye Şerhi
Kastamonulu Seyyid Hafız Ahmed Mahir
Sabah ettikçe kendi fi'line eyler nazar gafil
Hüdâ'nın fi'lini eyler terakkub ârif-i âkil
Gafil kişi sabahleyin hangi işi yapacağını düşünür, akıllı kişi ise "Cenab-ı Hak bana bugün ne yaptıracak?" der.
Tevhidden haberi olmayan ve her şeyin Allah'ın kazası ve takdiri ile olduğunu bilmeyen kimse, bugün ne işleyeceğim diyerek ...
Dil Belâsı
İmam Gazâlî
Nuayman adında biri içki içmişti. Bu yüzden birkaç defa Resûlullah'ın (s.a.v) yanında ceza almıştı. Bunun üzerine sahabelerden biri,
"Lânet olasıca, ne kadar da içki içiyor!" dedi. Allah Resûlü (s.a.v) adamı uyararak,
"Kardeşine karşı şeytana yardımcı olma" buyurdu
Bir rivayette ise, "Öyle söyleme. Çünkü o, Allah ve Resû ...