Yûnus, bir vahdet-i vücûdçudur. Fakat bu tesbitimiz doğru anlaşılmalı, bu cümleye felsefi bir anlam yüklenmemelidir. Zira Yûnus, vücûd birliğini yaşayarak idrâk etmiştir.
Mâlumdur ki, vahdet-i vücûdu idrâk edenlere göre, âlemde bir tek hakîkat ve vücûd vardır. Allah mutlak ve tek varlıktır. Onun varlığının bir sebebi, başlangıcı ve nihayeti yoktur. Kendi zâtıyla var olan Cenâb-Hak, bütün zamanları ve mekânları kaplayan bir nûrdur. Görünen çokluk, Hakk'ın yansımasıdır. Yegâne varlık olan Hakk'ın zâtı, zâtıyla bilinmez, sıfatlarıyla bilinir. Pek çok İslâm mutasavvıfı tarafından ifade edilen ve Muhyiddîn-i Arabî (ö. 1240) tarafından izâh edilen Vahdet-i vücûd düşüncesi, Yûnus Emre tarafından da benimsenmiştir. Bir yerde şöyle der:
Hak cihâna doludur kimsene Hakk'ı bilmez
Onu sen senden iste o senden ayrı olmaz.
(Cenâb-Hakk'ın varlığı cihanı kaplamıştır. Böyle olduğu hâlde hiç kimse bunun farkında değildir. Eğer sen Hakk'ı talep ediyor, anlamak istiyorsan, O'nu kendinde arayıp bulmalısın. Zira O, senden ayrı, senin uzağında bir varlık değildir. Onun cihanı kaplayan varlığının içinde sen de varsın! Ne var ki bunun farkında değilsin!)