Roman Kategorisindeki Alýntýlar

Balýkesir'den çýkýp nasýl bir yarýna baðlý olduðu hiç kimse tarafýndan kestirelemeyecek bir bulanýk geceye girdiler.

Yorgun hýrýltýlarla rampaya saran lokomotif, ocaðýnda yanan odunlarýn kývýlcýmlarýný, uzun bir sorguç gibi savurmaya baþlamýþtý. Servis vagonunun yapýþkan sýcaðý, yolcularýn yüreklerindeki sýkýntýyý arttýrýyor, hiçbirinde ...

J.J.Rousseau önerdiði ama kimsenin kabul etmediði diðer konulardaki önerileri gibi, toplum içinde ellerin meþgul olmasý için bilboquet oynanmasýný önermiþti; ancak bu yeterli deðildir, toplumda kafalarýn da meþgul olmasý gereklidir ya da en azýndan konuþulacak ya da susulacak bir uðraþý olmalýdýr. Böyle bir uðraþ bizde bulunmuþtur; kaðýt oynamak ...

Annem gülümsediðinde zaten güzel olan yüzü anlatýlamaz bir güzelliðe bürünür ve çevresine neþe saçardý. Hayatýmýn zor anlarýnda bu gülümsemeyi bir an bile görebilseydim acý nedir hiç bilmezdim. Bana göre yüz güzelliði denen þey yalnýzca gülümsemede kendini bulur, eðer gülümseme yüzü güzelleþtiriyorsa o yüz güzeldir, deðiþtirmiyorsa sýradan bir y ...

Kilere girerken beklediðim neþe ve kahkaha yerine bir yandan titriyor bir yandan da kalbim duracak gibi oluyordu.

Griþa bu dini coþku içinde dualar uydurarak epeyce kaldý. Kâh birkaç kez peþ peþe her seferinde yeni bir güç ve ifadeyle "Tanrým baðýþla!" diyor kâh yarý eski Rusçayla sanki hemen o an yanýt bekliyormuþ gibi bir ifadeyle "Bað ...

Karl Ývanýç'in rafýnda duran eþyalar arasýnda bana onu en çok anýmsatan þey ahþap ayak üzerine yerleþtirdiði ve küçük çivilerle hareket ettirilen yuvarlak bir mukavvaydý. Mukavvanýn üzerine soylu bir kadýnla berberinin karikatürü olan bir resim yapýþtýrýlmýþtý. Bu düzeneði kendisi yapan Karl Ývanýç zayýf gözlerini þiddetli ýþýktan korumak için k ...

Ýshak'ýn külüstür arabasýnýn yorgun motoru, Ortadoðu'dan yükselen aðýtlar gibi inliyordu Mahþerî kalabalýðýn ortasýnda. Bunca suç, bunca gam kasavet, bunca keder yeryüzünü doldurup taþýnca, cehennem, artýk insanlarý beklemeye sabredememiþ de uzaklardan gözüne kestirdiði Ýstanbul'un tam orta yerine çökmüþ, kirli temiz ayýrt etmeden her yeri ve ma ...

Babamýn öldüðünü duyduðum anda Jülide hemen yaný baþýmdaydý. Birinin yanýnda babanýn ölüm haberini alýyorsan þaþýrman, telaþ etmen, nihayetinde aðlaman gerekir diye düþünüyorsun; bütün bunlar olmayýnca yaþadýðýn utancý aþabilmek için bir þeyler yapmak mecburiyet haline geliyor. Sað elinin baþ ve iþaret parmaklarýný kullanarak, gözlerin kýzarýnca ...

Vasiullah Han, Rabýta'yý düzenli olarak ziyaret ediyordu ve bu yüzden Mekke'nin yollarýný gayet iyi biliyordu. Ancak Mukaddes Belde'ye vardýðýmýzda, hedefimize varmak için kullanacaðýmýz yolun tam ortasýna yeni bir spagetti kavþak inþa edildiðini gördük. Gerçekten de bu iç içe geçmiþ yollar o kadar yeniydi ki, inþa edenler henüz iþaret levhalarý ...

Penceresiz bir odada, geçmek bilmeyen saatlerin kasveti içinde, "Ýslam Devrimi" hakkýnda düþünmeye baþladým. Bu devrim "Medine'ye Giden Yol"u takip etmiyordu. Hz. Muhammed, yýllarca Medine'de sürgünde kaldýktan sonra Mekke'ye döndüðünde, "devrimi"ne karþý çýkanlarýn hepsi affetmiþti. Buna karþýn, Ayetullah Humeyni intikam çýlgýnlýðýna kapýlmýþtý ...

Benizleri daha uçuk olduðu fark olunan bir yirmi kadar adamý toz duman içinde haykýrmalarla ileri sürerek döndüler. Mahrut þeklinde, siyah abadan, ufak bir külah bunlarýn matruþ kafalarýný örtüyordu. Hepsi tahta kunduralar giyiyor ve yürüyen yük arabalarý gibi gürültü yapýyorlardý. Serviler yoluna gelince kendilerini isticvap eden halk arasýnda ...

Zindanda geçirdiðim bütün müddet esnasýnda A. gözlerimin önünde bir nevi diþ takýlý ve mide taþýyan bir et yýðýný idi ki cismanî eðlencelerin en kaba ve en behimîlerine karþý bile doymak bilmez bir atýlýþ ile kývranýrdý. Bu eðlencelerin en küçüðünü dahi tatmin edebilmek için en büyük soðukkanlýlýkla en büyük cinayetleri irtikaba müsteit idi. Ara ...

Becerememiþtim ve beceremiyordum. Bu yüzden huzursuzdum. Ne kadar kötü olursam olayým, þeytanýn yöntemlerinden hangisini kullanýrsam kullanayým çocuða ve gemiye iþlemiyordu. Belki de bütün bunlar duvar yüzündendi ve duvarý tamir etmeden ne amacýma ulaþacak ne huzur bulacaktým. Üstadý arayýþlarým böyle baþladý. Tabii onu bulduðumda beni bulmasý g ...

Ýnsanlar mutsuzluktan deðil; hikayeden kaçýyordu. Hep kafasýna takýlan meseleydi bu Masum’un. Gerçek hikayeden ürküyordu sanki insanlar. Küçük sorunlarýný bile daha büyük sorunlarýn çýban uçlarý gibi, daha belirir belirmez kesip atýyor, mat bir sorunsuzluk dünyasýnda, ot gibi yaþýyorlardý. Hayatla aralarýnda pürüz, pütür istemiyorlardý. Aslýnda ...

Masum anladý ki, insaný belli bir yerdeki yoðunlaþmasý mahvediyor asýl. Yoksa nefes alacak bir delik mutlaka bulunurdu þu hayatta. Ýnsana yürek geniþliði verecek sapasaðlam þahsiyetler, yerinden kýmýldatýlamaz masumiyetler de vardý. Ýnsanlar, insanlýk, gerçekten ve yeteri kadar var aslýnda, diye düþündü.

”Akþamdan beri anlattýklarýmýn si ...

"Ölüme bu kadar takýlýp kalma oðul! Ýnsanlar ölmek için doðuyor. Zaman bir bezirgân, ölüm alýr, ölüm satar. Gecede ve gündüzde, gençte ve yaþlýda, iyide ve kötüde hep budur yaptýðý. Ýnsan gaflete kapýlýp zamaný öldürdüðü için yapar bunu. Bir intikam alýr gibi. Ve zamanlar öldükçe ölümün zamaný gelir. Kaçýþý olmayan, kurtuluþu bulunmayan andýr o. ...

Dört gün boyunca Yesrib Kuba'ya aktý. Ne bir hükümdar, ne bir melik idi. Herkes gibi sade giyimli, yalýnkat tavýrlý bir beþer idi. Lakin bütün halk aþkýna düþmüþ gazel yaprak gibi üzerine titriyordu. Aþk denilen þeyin ne olduðunu anlýyordum. Yesrib'de inanan herkesin dilinde ve gönlündeydi. Artýk dikiþlerini onun iðnesiyle dikiyor, tarlalarýný o ...

Hikâyeyi baþtan anlatmak lazým. Gerçi hiçbir hikâyenin baþý olmaz. Her þey iç içe geçerken, zaman içinde hayat düz bir çizgiye dönüþmüþken, bizim olaylarý kavramaya baþladýðýmýz bir an vardýr fakat gerçekte o an hikâyenin baþý deðildir. Ýnsanýn, hayat düzenini altüst eden hikâyelere bir baþlangýç âný belirlemek gibi nafile bir çabasý vardýr. Bu ...

Hayatýmýzý iç içe siteler üzerinden  inþa edenler komþularýmýzdan, sevdiklerimizden ve henüz tanýþmadýklarýmýzdan þüphe etmemizi istiyorlar. Yüksek duvarlarla sýnýrlýyorlar bakýþýmýzý. Herkesin bahçesi kendi evinin önünde, kendine ait olsun istiyorlar.

Baþkalarýndan hep kuþkulanarak, onlarýn yüzlerine hiç bakmadan niyetlerini okuyarak, k ...

Bütün canlýlar akýl ve ruh sahibi olduðuna göre, hepsi tesbih ediyor Yaratan'ý. Ýþte kurban edilecek hayvanlarýn ruhunu Kendine þükür olarak kurban günlerinde serbest býrakýyor Yüce Allah. Bayram, kurbanlýk koyunlarýn da bayramý. Hatta kabirdeki ölülerden bile bayram süresince azap kaldýrýlýrmýþ. Anlýyorum ki bayram, kâinatýn tamamýna geliyor. A ...

Ona baktýkça ondaki bu sessiz olgunluðun onu nasýl da güzelleþtirdiðini görüyorum. Sükût en büyük tevhid. Kendinden bahsetmiyor, þahsi sýkýntýlarýný açýða vurmuyor, kimseyi gücendirmek istemediði için susuyor. Allah rýzasý için...

Bu kez kendi nefsimle boðuþmaya baþlýyorum. Ona karþý belki çok kusur iþledik diye endiþeye kapýlýyorum. Ben ...

Kadýnlarýn ihramý ise elbiseleri. Daha önce hiç düþünmemiþtim, kadýn ile erkek arasýndaki iliþkinin simyasý kadýnýn erkeðe bakmasýný (ama kravatlý ceketli bir küresel erkekten bahsetmiyorum, vücudunu kullanabilen, elleriyle ayaklarýyla yaþayabilen, hareket kabiliyeti yüksek bir evrensel erkekten bahsediyorum) ve onu seçmesini gerektiriyordu belk ...

"Al, ver, tut!" Komutlarýndan sonra teknisyenin robotik sesi duyuluyor her seferinde:

"Tamam, þimdilik rahat nefes alabilirsiniz yeniden."

Ancak bu imkânsýz. Vermekte olduðunuz nefesi sonuna dek vermeden yeni bir nefes almanýz mümkün deðildir ki! Huzura kavuþarak yeni bir nefes almak için önce sizde ödünç kalan o yarým nefesi tam ...

Annem, bir gün büyük kente gidip okuyacaðýmý düþünerek kaygýlanýyordu. Ülkücülerle Devrimcilerin savaþý olanca dehþetiyle sürüyordu. Kýzýlcabölük'te açýlan derneðin çay ocaðýna bakýyordum. Necat aðbiden Yunus ve Mýsri Divanlarýný almýþtým, boþ kaldýkça onlarý okuyordum. Bazý kelimeleri anlamýyordum ama þiirin tümünden anlamýný çýkarabiliyordum. ...

Doðrusu istenirse ben de Saat Evleri'ni kendim yapmayý istemiyordum. Benim merakým, zevkim insan ruhunu öðrenmekti. Herkes benim gibi mi, yoksa biraz farklý mý? Bunu öðrenmek için ýsrar ediyordum. Hayýr, onlar da benim gibiydi, hatta daha beterdiler. Hiç þüphe etmeden hodbindiler. Umumun parasý sarf edilirken o kadar cömert, hasbi, kayýtsýz þart ...

(...) þehrinin civarlarý pek ferah-fezâdýr, hele þimendifer güzergâhý cidden dil-rübâdýr. Elvâh-ý bedâyi'-nümâ-yý tabiat, arkadaþlarýma gürültülü bir neþ'e vermiþ iken ben, bilakis büyük bir hüzne kapýlmýþtým. Sebat ve bekâ olmadýktan sonra, bu bedâyi' ne iþe yarar? ....

...Bir kere daha tabiata baktým. Bu defaki nazarýmýn önünde bedâyi' ...