Hikâyeyi baştan anlatmak lazım. Gerçi hiçbir hikâyenin başı olmaz. Her şey iç içe geçerken, zaman içinde hayat düz bir çizgiye dönüşmüşken, bizim olayları kavramaya başladığımız bir an vardır fakat gerçekte o an hikâyenin başı değildir. İnsanın, hayat düzenini altüst eden hikâyelere bir başlangıç ânı belirlemek gibi nafile bir çabası vardır. Bu da bir çeşit güvenlik arayışı aslında. Böylece hangi başlangıç anları, nasıl sonuçlara yol açıyor diye hesap edebilir insan. Kendince notlar alır günlüğüne. Arkadaşlarına hararetle, arada bir duraklayıp nefes alarak böylece duygusal şiddetini arttırarak anlatır olayların başladığı o eşsiz, biricik ânı.
Büyük hikâyeler bir tereddüt anıyla başlar. Tereddüt etmeye neden olan şeyler insanın zihninden hızlıca geçer ve bunlar arasından gerçekleşme ihtimali yüksek olanlar belirlenir. Sonra bir tercih yapılır. Ama hikâye en düşük ihtimalli hatta imkânsıza yakın olan durumun gerçekleşmesiyle başlar.