Karl İvanıç'in rafında duran eşyalar arasında bana onu en çok anımsatan şey ahşap ayak üzerine yerleştirdiği ve küçük çivilerle hareket ettirilen yuvarlak bir mukavvaydı. Mukavvanın üzerine soylu bir kadınla berberinin karikatürü olan bir resim yapıştırılmıştı. Bu düzeneği kendisi yapan Karl İvanıç zayıf gözlerini şiddetli ışıktan korumak için kullanıyordu.
Pamuklu sabahlığı içindeki uzun boyu, altından seyrek beyaz saçlarının göründüğü kırmızı takkeli başı şimdi bile gözümün önünde. İşte, yüzüne gölge yapan berber resimli yuvarlağın durduğu masanın yanında oturuyor; bir elinde kitap var, diğer elini koltuğun kenarına koymuş; yanında kadranına bir avcı resmedilmiş saati, kareli mendili, yuvarlak enfiye kutusu, yeşil gözlük kabı, küçük bir maşanın durduğu küllük. Bütün bunlar kendi yerlerinde öyle özenli ve düzenli dururdu ki yalnızca bunlara bakarak bile Karl İvanıç'ın vicdanının tertemiz, yüreğinin de rahat olduğuna hemen kani olurdunuz.