(...) "Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanma" yolu, insanların Yaratan ile yarışan, yarı ilâhlaşmasına yol açabilecek beşeri bir kişilik geliştirmesi demek değildir. Tersine bu yol, beşeri kişiliğin zamanla yok olmasını veya beşerin "hiç" olmasını gerektirir. Öte yandan bu "hiçlik" insanın ilk önceki halidir, çünkü insanın zaten kendine ait bir varlığı yoktur. Kendi beşeri sıfatlarından kurtulduktan ve benliklerini sildikten sonra geriye sadece hakikat, yani vücudun halka dönük yüzü kalır.
Allah'ın suretinde yaratılmış olmalarıyla insanlar O/O Değil'dirler. Vücudu görünür kıldıkları ölçüde O'durlar ve onlarda O'nun sıfatları görünür. Ayan-ı sabite oldukları ölçüde sonsuza kadar hiçtirler. O Değil'dirler ve bu sıfatların hiçbiri onlara ait değildir. Bu yüzden manevi yolculuk, O denilen ve ilâhi tecellilere mazhar yeri oluncaya kadar, O Değil denilen beşeri sıfatların yok edilmesini gerektirir. Allah'a doğru gidişte nelerin olduğunu anlatırken Şeyh şunları söyler: "Kulun O/O Değil olması sebebiyle, Allah'a doğru gidişte kul, ODeğil'e göre değil, O'ya göre yükselir.