Sûfilerin bazıları emirle, bazılarıysa tâlim için yazıyorlar. Hüsamettin çıkmasaydı karşısına Mevlânâ'nın bugün Mesnevî'ye sahip olamazdık. Yazmak niyetinde değildi. Hüsamettin onu sağmasını bildi. Öyle bir derya, öyle bir bulut ki yağacak ama bir yer arıyor. Hüsamettin o aracı gördü. Çelebi Hüsamettin'in fonksiyonu burada çok önemlidir. Manevî ilimlerde hep düet çalışmaları vardır, onlar çok önemli çalışmalardır. Bir bilgi sahibini açan kişi: Harun-Musa, Hz. Peygamber-Hz. Ali gibi. Yani bir nebî ve onu açan kişi. İbn Arabî-Sadreddin Konevî gibi. Böyle düet çalışmalar var. Ârifler gereçekten yüksek makamları tattılar mı, yeryüzüyle irtibatları kopuyor. Birisi gerekiyor ki onları yere indirsin. Hz. Peygamber Efendimizin zaman zaman bu âlemden öyle irtibatı kesiliyor ki, "Kellimini ya Hümeyra!" buyuruyor. "Konuş benimle, bir şeyler anlat ki, o müstağrak halimden tekrar buraya ineyim." Buralarda çok dolaştığı zaman da, "Erihna ya Bilal!" diyor. "Bilal, hadi bizi biraz uçur." anlamında tercüme ediyorum ben onu. "Hadi bizi namaza kaldır." Bir kadın olarak Hz. Aişe, onu yeryüzüne indirmede önemli fonksiyonlara sahip. İslâm Peygamberi'nin evli olmasının sırlarından biri de budur. Hz. İsa'nın getirdiği mesaj, o açıdan yeryüzünde problemlerle karşılaştı. Hz. Peygamber'in mesajı çok yüksektir ama yeryüzüne indirilerek söylenir. Ondan dolayı da, "Ben aynı zamanda kılıçla gönderildim" diyen bir Peygamber olmuştur. O kutsal kılıçtır. İlla Yüzüklerin Efendisi'ni seyretmeye gerek yok. Bizde de var ama sanatçılarımızın, edebiyatçılarımızın o imgeleri, o motifleri çalışmaları gerekiyor. Maalesef tâlim yapılan, İslâm'ı bir ezoterik süreç gibi eğiten ekollerimiz, okullarımız kalmadı.
Sûfi ve Sanat
Mahmud Erol Kılıç
Yayınevi:Sufi Kitap
Baskı Yılı:2015
Alıntı Sayfası: 81-82
ISBN: 978-605-5215-83-5
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1819