Bir haram ya da mekruhu işlemekle ilgili bir düşünce aklına geldiğinde, kuşkusuz bir şekilde bu düşüncenin şeytandan olduğunu bilmelisin; mubah işlemek hakkında geldiğinde ise, kuşkusuz bir şekilde onun nefisten geldiğini bilmelisin. Şeytan haram veya mekruhla ilgili bir düşünce getirdiğinde, ister onu yapmak haram ister yapmamak farzı terketmek şeklinde olsun, ondan uzak dur. Mubahta ise serbestsin. Daha çok kazanç istersen, mubahtan uzak dur, farz veya mendub fiillerle ilgilen. Mubah davranışları işlerken onun mubah olduğunu bilerek işle. Unutma ki Şârî, o davranışı sana mubah kılmasaydı, onu yapamazdın. Bu durumda, mubah olması yönünden değil, sadece Allah katında bir hüküm olduğuna inanman yönünden, mubah eyleminde bile ödüllendirilirsin. Çünkü Hz. Peygamber’in ölümünden sonra hüküm değişmez. Hüküm, şeriatın aynıdır ve hiç kuşkusuz bu kapı kapanmıştır. O halde mubah, mubahtır, hiçbir zaman farz veya haram olmayacağı gibi bütün hükümler böyledir.
Bir farz hakkında sana bir düşünce geldiğinde ise, tereddütsüz bir şekilde ona yönel, çünkü hiç kuşkusuz o düşünce melektendir. Bir mendup hakkında bir düşünce gelirse, ilk düşünceyi aklında tut ve onda karar kıl. Çünkü böyle bir düşünce bazen İblis’ten olabilir. Daha üstün ve değerli başka bir mendup nedeniyle onu terketmene dair bir düşünce aklına gelirse, sakın ilkini bırakma ve onda sebatkâr ol. İkinciyi de aklında tut ve birinciyi mutlaka yap. Birinciyi tamamladığında ikinciye başla ve onu da yap. Böyle yaptığında, şeytan amacı gerçekleşmediği için hüsrana uğramış bir şekilde geri döner. Bu ilaç sayesinde şeytanın hastalığını kendinden giderirsin ve Hz. Ömer’in davranışını takip eden kimse (Ömeriyyü’l-makam) olursun. Kendisine böyle davranırsan, şeytan bir vadide karşına çıksa, mutlaka yolunu değiştirir.