Teheccüde kalkan insanın herkesin bilmediği başka bir durumu daha vardır. Şöyle ki: Teheccüde münacatın meyve ve ilimlerini ancak gece namazı kendisi için nafile ibadet olan kimse derebilir ve elde edebilir. Farz namazları eksik olanın, eksik ibadetleri ise nafilelerin farzlarından tamamlanır. Farzlar teheccüd kılan kulun bütün nafilelerini kapsar ve geride nafile kalmazsa, bu durumda kişi, teheccüd kılan olmadığı gibi nafile badet sahibi de değildir. bu nedenle böyle biri adına nafile ibadetlerin hali, bilgileri ve tecellileri meydana gelmez. Bunu bilmelisin!
Öyleyse teheccüde kalkanın uyuması gözünün hakkı, ibadete kalması ise Rabbinin hakkını vermek içindir. Hakkın ona uykusunda verdiği bilgi ve tecelliler, ibadete kalkmasının ürünü; kalktığında verdiği dinçlik, güç ve bu ikisinin tecelli ve ilimleri ise, uykusunun ürünüdür. Kulun bütün farz amellerindeki durumu böyledir. Teheccüd ehilinin ilimleri, tıpkı bir saç örgüsü gibi, birbirne girmiştir. Onlar böyle girişik olduğu için, nefisler tarafından sevilen ilimlerdir. Sözü edilen girişiklik nedeniyle bu ilimler, yukarı ve aşağı âlemin sırlarını izhar ettiği gibi aynı zamanda fiillere ve tenzihe delalet eden isimleri de izhar eder. Bu durum şu ayette belirtilmiştir: 'Ve ayak ayağa dolanır' (el-Kıyame 75/29).
Yani, dünya işi ahiret işiyle birleşir. Bu meyanda, sadece dünya ve ahiret vardır ve o teheccüdün ortaya çıkardığı 'övülmüş makam'dır. Allah şöyle buyurur: 'Gecenin bir kısmında, sana mahsus bir nafile olmak üzere teheccüde kalk. Umulur ki Rabbin seni övülmüş makama ulaştırır' (el-İsra 17/79). Ayette geçen 'umulur ki' ifadesi, Allah yönünden zorunluluk ifade eder. Övülen makam, övgünün sonuçlarının ait olduğu, yani her türlü övgünün kendisine döndüğü makamdır.