Düşünce tarihi -hangi alanda olursa olsun- hakikate kısmen temas etmiş, fakat bütünlüğü bulamamış ekollerle doludur. İbnü'l-Arabi bunu iki kademede ele alır: Birincisi İslam dışındaki insanların hakikatle ilişkisidir. Onlar Müslüman olmasalar bile, yukarıda zikrettiğimiz ilke gereği bir hakikat fikrine sahiptir, mutlaka onlar da hakikate temas etmişlerdir. Ancak hakikati bulmuş olmaları onlardan ortaya çıkan bir durum değildir; hakikatin kendisini göstermesi demektir. İbnü'l Arabi'nin düşüncesine göre, hakikat -pasif olmak bir yana- kendini gösteren bir şeydir: hazine ortaya çıkmak isteyen ve kendini izhar etmek isteyen iradenin sahibidir. Bu irade kendisine yönelen bütün iradeleri ve talepleri önceler ve onların istikametini belirler. Bu durumda İbnü'l-Arabi'nin yanlış anlaşıldığı yerlerden birisiyle karşılaşırız. İnsanların hakikate temas edebilmiş olması ve herkesin hakikatten nasiplenmiş olması, onlar için yeterli bir durum değil, hatta onlara övgü getiren bir bir şey değildir; tam aksine -onların aleyhine delil olarak değerlendirilebilecek şekilde- hakikate övgüdür. Allah onlara kendisini tanıtmışken bu marifet onların daha fazlasını aramasının saiki olmalıdır; 'verili' olandan fazlasını arayarak kemale erenler övülürken bulduğuyla yetinenler ve aramaktan vazgeçenler ise kınanır. Binaenaleyh insanın doğuştan böyle bir bilgiyle doğmuş olması ve hayatta ona ulaşmış olması, onun lehinde yorumlanabilecek bir durum değildir; insanın sorumlu tutulmasının gerekçesi budur. Çünkü herkes bu bilgi üzere doğarak 'aramama' ihtimalinden uzaklaşır. Üstelik insanın böyle bir bilgiye sahip olmakla içine düştüğü en büyük hata, 'yeterlilik' hissidir.
Esere İlişkin Diğer Alıntılar
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
Tasavvuf hakkında Müslümanlar arasında ciddi görüş ayrılıkları vardır; bu kadar ihtilafın olduğu bir alanda konuşmak ve yazı yazmak çetin bir iştir. Bu durum çağdaş tasavvuf araştırmalarında görünür; hemen bütün tasavvuf yazıları açık veya gizli muhataplara karşı 'savunma' amacı taşıyan yazılar haline gelmiştir. Müslümanların bir kısmı -bilhassa ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
İslam insanın hakikati 'görme' talebini imkansız saysa bile, buna en yakın hallerden söz ederek, insanın talebini en azından mazur görmüş, ona bir çare sunmuştur. Bunu pratik bir yaklaşım olarak kabul edebiliriz: mutlak hakikati görmese bile, en yakın dereceye ulaşabilmek! Vakıa insan ancak görerek tatmin olacaktır - daha doğrusu görmekle talebi ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
İnsanın riyakar olması Allah'ı unutmasından kaynaklanır. Başka bir anlatımla insanın bütün günahları, gerçekte, en büyük günah olan Allah'ı unutmaktan ortaya çıkar. İnsan Allah'ı unuttukça başka varlıklara bel bağlar, onlara umut besler, varlığını onların yardımıyla ayakta tutabileceğini zanneder, gerçekte rakiplerini koruyucusu kabul eder, onla ...
İslam Düşüncesi Üzerine
Ekrem Demirli
'Sahabe nesli'nin ne zaman başladığı belli: İslam'ın davetiyle! Peki ne zaman sona ermiştir? Bu nesil hicri birinci asrın bitimine doğru sona ermekle birlikte etkinliği fetihlerin yayılmaya başlamasıyla azalmıştır. Bizzat sahabe nesli daha sonra tasavvufun mücadelesini vereceği yeni İslam cemiyetinin ortaya çıkardığı sorunlarla karşılaşmıştı. Ze ...