ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Mantıku't-Tayr

Ferîdüddîn Attâr

Yayınevi:Kapı Yayınları
Baskı Yılı:2016
Alıntı Sayfası: 160-161-162-163
ISBN: 978-605-5147-63-1
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 916
Post

Bir zamanlar iki gözü de anadan doğma kör, gönlü yaralı ve meşhur biri doğmuştu. Hiçbir rengi bilmezdi. Ona renk adları söylense bile anlayamazdı. Gönlü içinde sürekli ağlardı. Her bir rengin biçimini de tasarlardı. “Sarı ve kızılın görünüşü böyle olur, gök ve yeşil de şöyle olur,” derdi. Ak ve karanın da görünüşünü böyle düşünür ve o düşüncelerinin doğruluğundan hiç şüphe etmezdi. Kızıl ve ak renklerinin düşündüklerinden farklı olmadığı konusunda da asla aklına şüphe getirmezdi.

Bir gün çok ilaçları olan, usta bir göz doktoru bu iki gözü olmayan kişiye rast geldi. “Ey gözleri görmeyen! Gel gözlerini açayım ve ateşinin üzerine soğuk su saçayım, derdine derman olayım. Böylelikle aklında tasarladıklarının dışarıdaki gerçek nesnelere benzeyip benzemediklerini anlamış olursun, ” dedi.

Kör, doktora cevap verdi:

“Keşke gözlerimi açsaydın, ateşimin üzerine su saçsaydın da bu gönlümdekileri görseydim ve neyim varsa sana verseydim. Dünya varlığı gözle anlaşılır. Görmeyenin işi de sürekli olarak birinin kılavuzluğunda gitmek ve şaşkınlıkla karşılanmaktır. Karanlık bana körlük yüzünden hâsıl oldu. Bana göz gerekir, mal mülk lazım değil. Her bir rengin adını çok işittim, gönlümde de onların şeklini ve durumunu da iyice yerleştirdim. Hiçbir rengi görmediysem de o renklerin görünüşünün nasıl olduğu düşüncesini asla terk etmedim. Renklerin her birinin adını sormak, onları görmek için gözümü aç. Böylece onların benim düşündüklerime uygun olup olmadığı ve bu belirsizliklerin benim için çözülüp çözülmeyeceği ortaya çıksın.”

O göz doktoru göz tedavisi için gitti ve göze ilaç vermek için yedi ev yaptı. Evler birbiri içine yapılmıştı, altıncı ve önceki evler çok karanlıktı. Evlerin yedincisi dışarıdaydı; bu ise aydın idi ve içerisi kızıl, yeşil işlemelerle doluydu. Bu evin duvarlarında işlenmiş olan nakışlar çok güzeldi. O evde bulunmayan tek bir renk yoktu.

Doktor, kör adamı karanlık eve getirdi, önünde bir mum yanmaktaydı. Gözünü açtı, yedi gün boyunca tedavi etti. Sonra o evden ikinci eve geçtiler. Her bir evde doktor yedişer gün ilaçları kullandı. En sonunda yedinci eve gittiler. Kör o yedinci eve geldiğinde artık gözleri açılmıştı ve çok büyük, hayli parıltılı, her türlü renk ve işlemelerle dolu o evi görmekteydi.

“Ey usta doktor! Bu evde işlenmiş olan nakışlar ve süslemeler de neyin nesidir?” diye sordu.

Doktor da “Bunlar kızıl, yeşil, ak ve sarıdır. Bunları daha önce işitmişsindir. Şu büyük salonda yazılı olanlar da hep daha önce işittiğin şeylerdir. Şu ak, şu kızıl, şu yeşil, şu gök ve şu da sarıdır,” dedi.

Kör, üzüntü ve şaşkınlıkla cevap verdi:

“Ey ulu kimse! Benim aklımda tutmakta olduğum akım, kızılım bu aka ve kızıla hiç benzemez. Yeşilimin de bu yeşile hiç benzer yanı yoktur. Ben akı bunun gibi düşünmezdim, karayı da böyle sanmazdım. Gök mavisini daha başka sanırdım, ud rengini farklı şekilde düşünürdüm. Gönlümün içinde çok renkler vardır, ancak onların hiçbiri bu evde yoktur.

Gönlümün içinde düşündüğüm renk ve şekilleri burada göremediğim için biraz önce ağladım. Gördüklerim düşündüklerimden çok uzaktı, hatta belki düşündüklerimden bin fersah uzaklıktaydı. Senin ak ve kızılın salondadır, benim kızılım hani? Buradaki yeşil ise benim yeşilim nerede? Bütün renkleri açıkça gördüm, ancak benim gönlümün içindeki renklerim burada yoktur. Buradaki ak benim akımdan çok başka. Bu kızıl da benim kızılımdan çok uzak. Gördüğüm her bir renk benzeterek kabul ettiğim gönlümdekilerden çok farklı.”

Bunun üzerine doktor, köre öğüt verdi:

“Ey başkaldırıp itiraz eden kişi! Mecaz, hakikatten çok uzak düşmüştür. Bundan sonra göreceklerinin daha önce gözlerin görmüyorken işitip sorduklarından çok ayrı olacağını göreceksin. Her bir başın içinde bir siyah vardır, fakat hakikatin ne olduğunu kimse bilmez. Yoldaki herhangi bir düşkünün yararına olan şeylerin nerede olduğunu kim bilebilir? Her yola başka bir yol düşman olmuştur, ancak bütün yollarda iyilik güzel karşılanmıştır. Eğer iyilik yaparsan, yolunu şaşırdığın durumlarda bunlar sana yardımcı olacaktır.”

Ey namlı kişi! Senin canın hikâyedeki o kördür. Aklın ise o usta hekimdir. Şüphesiz, hikâyedeki o karanlık ev yokluktur, ademdir. İkinci ev babanın sulbüdür, belidir. Anne karnını üçüncü, çocukluk hâlini de dördüncü ev olarak kabul et. O beşinci ev gençlik zamanıdır, altıncı ev ise yaşlılık vaktidir. Yedinci ev de ölümden sonra gideceğin ahiret yurdudur ve işte önündedir. Ahiret köşküne vardığın zaman gönlünde ne varsa onları göreceksin.

Burada merhem sandıkların orada yara olacaktır. Dünyada kara olan da ahirette ak olacaktır. Burada ulu olarak düşündüğün çoklarını orada herkesten daha küçük göreceksin. Dünyada küçük sandığın birçok kimsenin de ahirette ne kadar büyük olduklarını göreceksin. Birçok bey orada kul köle olacak, nice kul köleler de orada sultanlık makamına yükselecekler. Birçok sıradan kişinin aslında seçkin olduğu, birçok alimin de samimiyetsiz olduğu ahirette anlaşılacaktır. Dünyadaki ulu kimseler ikiyüzlülük doludur, ama gerçek büyük, ahirette de büyük olabilenlerdir. Burada “Biz akıllıyız” diyenler orada akıllı ve ehil olmayacaklardır. Dünyada kendini cennetlik olarak gören pek çok kimsenin vücudu ahirette ateşte yanacaktır. Burada “Ben cehennemliğim” diyenler orada cennet ehli olarak muamele görürler. Burada âşıklık iddiasında bulunanların bütün iddialarının yalan olduğu orada ortaya çıkacaktır. Birçok kişi burada “Müslümanım” deseler de Allah orada onları kâfirlerden sayacaktır. Nice şeyhler ahirette yolda kalırlar, ancak bazı müritleri orada menzile ulaşabilecektir. Bir kısım kişiler burada ikiyüzlülük yapmaktadırlar; ancak orada Allah tarafından terbiye edileceklerdir. Allah için iş yaptıklarını söyleyen birçok kişinin işi orada yüzlerine çarpılacaktır. Şimdi uyursan ne zaman uyanacaksın? Ancak öldükten sonra uykudan uyanacaksın!

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Mantıku't-Tayr

Ferîdüddîn Attâr

Baskı Yılı: 2016
Alıntı Sayfası: 160-161-162-163
ISBN: 978-605-5147-63-1

Bir zamanlar iki gözü de anadan doğma kör, gönlü yaralı ve meşhur biri doğmuştu. Hiçbir rengi bilmezdi. Ona renk adları söylense bile anlayamazdı. Gönlü içinde sürekli ağlardı. Her bir rengin biçimini de tasarlardı. “Sarı ve kızılın görünüşü böyle olur, gök ve yeşil de şöyle olur,” derdi. Ak ve karanın da görünüşünü böyle düşünür ve o düşünceler ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Mantıku't-Tayr

Ferîdüddîn Attâr

Baskı Yılı: 2023
Alıntı Sayfası: 87-88
ISBN: 978-605-9778-71-8

Ey hak yoldan bile isteye sapıp çıkan! Bilesin ki Sultan'dan bir ev isteyen, o evi sırf Sultan'a yakın olabilmek için ister! Sultanın gelip şereflendireceği evden daha mükemmel bir ev olabilir mi?

Nefis evi dünyevî arzuların dolup taştığı cennettir; gönül evi ise, doğruluk makamıdır, unutma! Yüceler yücesi Allah, uçsuz bucaksız bir okyan ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Mantıku't-Tayr

Ferîdüddîn Attâr

Baskı Yılı: 2023
Alıntı Sayfası: 114-115
ISBN: 978-605-9778-71-8

Görünen her görüntü, Simurg'un güzelliğinin gölgesidir. Zaten o sana güzelliğini gösterecek olsa, sen onu hemen gölgesinden tanırsın. İster otuz kuş (sî-murg), ister kırk kuş olsun, senin gördüklerinin hepsi Simurg'un gölgesidir. Simurg gölgesinden ayrı değildir, eğer sen ayrıdır dersen, bu uygun olmaz! İkisi de beraber olduğu için, onları birli ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest