Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretlerine ma'rifetin yolu, esmâ ve sıfâtındandır.Çünkü esmâ ve sıfâtının kâffesi bu Allah isminin tahtında dâhildir. Binâenaleyh esmâ ve sıfâtın tavassutu olmadıkça Hakk'a vusûl mümkün olmadığı âşikârdır. Bu îzâhdan Allah Teâlâ'ya bu isim, ya'nî Allah ismi yolundan başka tarîk ile vusûl yolu yoktur. Hakîkatle tahakkuku i'tibâriyle vücûda vücûd iktisâb ettiren, bu Allah ismidir. Bu bâbdaki yol, bununla tavazzuh etmiştir. Bu isim, insanda kâmil olan ma'nânın mührüdür. Ve bu isim ile merhûm, Rahmân'a muttasıl olmuştur. Yalnız hâtemin nakşına nazar eden, yalnız isim ile, Allah ile berâberdir. Hâtemin menkûşâtından teâlî etmiş ise, sıfat ile, Allah ile berâberdir. Hâtemi fekk ederek vasfı ve ismi tecâvüz etmişse, tecâvüz eden kimse, zâtı ile Allah'la beraberdir; sıfatından da gayr-i mahcûbdur. Bu zât, yıkılmak isteyen duvarı ikâme eder ve kopmak isteyen mührü de (hâtemi) muhkem yaparsa, Hak ve halk denilen iki yetîmi derece-i kemâle eriştirir. Bu sûretle o iki yetîm duvardaki defîneyi çıkarırlar.
Esere İlişkin Diğer Alıntılar
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî (Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun)
Ey hakîkat tâlibi bil! Mutlak zât, esmâ ve sıfâtın vücûdda değil, belki taayünde aslı ve müstenedün ileyhi olan şeydir. Her isim yâhud sıfat ki, bir şeye istinâd etmiştir, işte o şey Zât'tır. İsterse Ankâ gibi ma'dûm, isterse mevcûd olsun.
Mevcûd iki türlüdür. Biri mevcûd-ı mahzdır, o da Zât-ı Bârî'den ibârettir; dîğeri ademe mülhak olan ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
Bir şeyin nefsi için vücûdu, o şeyin hayât-ı tâmmesidir. Bir şeyin başkası için vücûdu, o şeyin hayât-ı izâfiyyesidir. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri, nefsi için mevcûddur; binâenaleyh 'hay'dır. Hayâtı, hayât-ı tâmmedir; O'na memât lâhik olmaz. Halk varlığı i'tibâriyle 'Allah için mevcûd' demektir. Binâenaleyh halkın hayâtı, hayât-ı izâfiyyed ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî
"(...) Bunun içindir ki, Seyyid-i evvâh (çok ah diyen) yâ'nî Risâlet-penâh, 'Allah'ın huyları ile huylanın' demek olan bir söz (hadîs) buyurmuştur. İşte sûret-i meşrûhâ ile ve enbiyânın vesâtâtiyle heyâkil-i insâniyede mevdu' olan esrâr meydana çıkarak, gayret-i rabbâniyyenin ulviyeti zâhir, mertebe-i rabbâniyyenin hakkı bâhir olur. Böyle olmakl ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî , Tercüme: Abdülaziz Mecdi Tolun
"(...) Kalbe "kalb" tesmiyesini icâb ettiren esbâbtan birisi de, esmâ ve sıfât kalbe nisbetle kalıplar gibidir. Kalb teveccühünü o kalıplara boşaltır ve nûr o kavâlibe dökülür. İşte bu tefriğ için kalbe, "kalb" tesmiye olunmuştur. (...)
Kalb hâdisâtın maklûbudur, ya'nî aksidir. Ya'nî mevcûdât-ı hâriciyye hâdis olduğu halde, kalb bunun a ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
"(...) Tecelliyât-ı esmâiyyeden birinci meşhed, Cenâb-ı Hakk'ın kuluna, 'Mevcûd' ismiyle tecellî etmesindedir. 'Mevcûd' ismi o tecellîde abde ıtlâk olunur. Bundan daha a'lâ tecellîsi 'Vâhid' ismiyle tecellîsindedir. Ondan daha a'lâ tecellîsi 'Allah' ismiyle tecellîsindedir. Allah ismiyle tecellîde abdin, büsbütün muzmahil olarak, kendi varlık da ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun
Bir şeyin nefsi için vücûdu, o şeyin hayât-ı tâmmesidir. Bir şeyin başkası için vücûdu, o şeyin hayât-ı izâfiyyesidir. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri, nefsi için mevcûddur; binâenaleyh 'hay'dır. Hayâtı, hayât-ı tâmmedir; ona memât lâhik olmaz. Halk, varlığı i'tibâriyle 'Allah için mevcûd' demektir. Binâenaleyh halkın hayâtı, hayât-ı izâfiyyed ...
İnsân-ı Kâmil
Abdülkerîm el- Cîlî , Tercüme: Abdülaziz Mecdi Tolun
"Cenâb-ı Hak seni kendinden ihsân olunacak rûh ile müeyyed kılsın. Şunu bil ki; Cenâb-ı Hak mahlûkâtı yaratmazdan evvel kendi zâtında olup, mevcûdâtın kâffesi Hakk'ın varlığında müstehlek ve fânî idi. Ve Cenâb-ı Hakk'ın varlığına müteallik hiçbir şeyde zuhûru yok idi. İşte kenz-i mahfî denilen budur. Cenâb-ı Peygamberimiz bu 'kenz-i mahfî'den ' ...