"(...) Câmî, kendi Nakşibendîlik algısına bir boyut daha kattı. Bu boyut, İbn Arabî'nin öğretileri ve eserlerine azimle ve büyük bir hararetle bağlı olmasıydı. (...), aynı zamanda kendi manevî hayatının iki önemli mercii arasında açık bir benzerliğin bulunduğunu farketti: "Zikrin sessiz bir şekilde icrası, büyük üstâd Muhyiddin İbn Arabî de dahil bazı şeyhlerin uyguladığı bir yöntemdir... Fakat şeyhlerin çoğu sesli zikir yaptırmaktadır; halbuki tahayyül yöntemi, yani sessiz zikir, (Nakşibendî üstâdların yolunun aslıdır." Câmî'nin gözünde, Celâleddîn Rûmî Farsça konuşanlar için ne ifade ediyorsa, İbn Arabî de Arapça konuşanlar için aynı şeyi ifade ediyordu. O, manevî hikmetin en büyük yorumcusu idi.(...) Câmî, İbn Arabî'nin bazı yazılarını anlamakta ilk başta güçlük çektiğini itiraf eder; fakat İbn Arabî'nin en önemli öğrencisi Sadreddîn Konevî'nin eserlerini okuyunca, bu hususlar kendisi için açıklığa kavuşur. Lârî'ye göre, Câmî, "Eğer bu kapı benim için açılırsa, bu zümrenin (İbn Arabî ekolüne bağlı sûfîlerin) kasd ettiği anlamları herkesin anlayabileceği bir dille açıklayacağım" diye ahdetmiş ve bundan sonraki eserlerini de bu ahde uygun olarak kaleme almıştır. Câmî'nin tasavvuf konuları üzerine yazdığı çoğu eseri, gerçekten de belirgin bir eğitici kaygı taşımaktadır. (...)"
Nakşibendîlik
Hamid Algar /Çevirenler: Cüneyd Köksal, Ethem Cebecioğlu, İsmail Taşpınar, Kemal Kahraman, Nebi Mehdiyev, Nurullah Koltaş, Zeynep Özbek
Yayınevi:İnsan Yayınları
Baskı Yılı:2007
Alıntı Sayfası: 178
ISBN: 978-975-574-629-6
Alıntı Yapan: Yahya Bereket
Okunma Sayısı: 1371