Hz. Peygamber'in "Namaz nûrdur" ifadesindeki sır ise, şudur: Namaz kılan kişi/musalli, rabbine yönelir ve ona münacat eder. Nitekim Hz. Peygamber, "Kul namaz kılmak için ayağa kalktığında Allah ulaşması için vechini önüne diker" (Tirmizî, bu hadisi farklı lafızlarla "Edeb" kitabında 78. hadis olarak rivayet etmiştir) buyurmuştur. Allah nûrdur, kulun hakîkati ise, karanlıktır/zulmânî. Karanlık bir varlık, aydınlık bir varlık ile karşı karşıya / müvacehe gelip, tam olarak paralel olurlarsa / mukâbele-muhazât, karanlık varlık aydınlık olandan ışık alır.
Görmüyor musun ki: Aslında karanlık, siyah, yoğun ve paslı bir cisim olan Ay, aydınlık Güneş ile karşılaştığında nasıl ışık almaktadır ve aydınlanma derecesi güneş karşısında bulunduğu konuma ve paralelliğine göre nasıl farklılaşmaktadır. Binaenaleyh, karşı karşıyalık / mukâbele tam olup, paralellik / muhazât sahih ise, nûr tam olarak elde edilebilir.
Dikkat çektiğim şeyleri anladıysan, namaz kılanların namazlarında rablerinden elde ettikleri hazların farklılığını idrâk edersin. Ayrıca, "Gözümün nûru namaz kılındı" (Hadisi Nesâî, "Nisa" kitabında 1; İbn Hanbel ise, c.III/128, 199, 270. hadisler olarak rivayet etmişlerdir) hadisinin sırrından bir nebze olsun anlarsın; Hz. Peygamber'in namaz esnasında "Sizi, önümden gördüğüm gibi arkamdan da görürüm" (Bu hadisi İbn Hanbel c.II/309 ve 505. hadisler olarak rivayet etmiştir) diyerek, sahabesine safları düzeltmelerini emretmesindeki sırrı ve bu halin niçin namaza tahsis edildiğini idrâk edersin.