Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kulunu veya kölesini zina ederken gören Allah'tan daha kıskanç hi kimse yoktur." (Bu hadisi Buhârî "Küsûf" kitabında 2; Müslim "Tevbe" kitabında 32-36; Tirmizî "Davat" kitabında 95; Nesâî "Küsûf" kitabında 11; Dârimî, "Nikâh" kitabında 37, 1; İbn Hanbel, c.I, 281, 426. hadis olarak rivayet etmişlerdir.)
Bu hadisin sırrı hakkında aniden kalbime şöyle bir şey geldi/varid:
Kıskançlığın ortaya çıkması ve etkin olmasının sebebi, bizzat yasaklanan fiil değildir, bilakis kıskançlığa neden olan şey, ortaklık özelliğiyle rablık/rububiyet makâmıyla bezenmektir/telebbüs. Çünkü davranışlarda bağımsızlık ve failin her istediğini hiç bir engel, mani ve sıkıntı olmaksızın yapması, rablık özelliklerinden birisidir: Allah'tan başka hiç kimse, bir engel ve mani olmaksızın dilediği her şeyi yapamaz. Binaenaleyh, sınırlanma ve engellenme, kulun bir özelliğidir.
Kul, sınırlanma özelliklerinden çıkıp, istediği gibi davranma özgürlüğü elde etmek isterse, Hakkın rablık sıfâtına ortak koşmaya yeltenmiş, büyüklüğüne sataşmış olur.
Şüphesiz ki, böyle bir durum, kıskançlığın doğmasına sebep olur. İlâhi inâyet olmadığında bu kıskançlık, gazabı ve cezayı gerektirir. Buna göre, zina eden kişiye atılan yüz değnek sopa, Allah'ın rablık mertebesinin ana hükümlerini ifade eden sınırlı isimlerinin karşılığındadır; bu isimlerin özelliğine daha önce dikkatinizi çekmiştik. Zat'a mahsûs evellik ve birliğin baskın gelmesinin şefaatiyle bekara verilen ceza sadece dayak ile sınırlanmıştır.
Bu hükümler, evli zanide ortadan kalktığı için o recmedilerek öldürülür; bu ceza, rablık/rububiyet mertebesinin tafsîlî hükümlerinin bir benzeridir.
Bunu anlayınız, çünkü bu, şeriatın sınırlarının büyük anahtarlarından birisidir.
Şâyet, bu meseleyi anlarsan şunu da idrâk edersin ki: Şeriatte konulan her hüküm ve belirli sayı, rabbanî bir esasa ve hakîkatlere uygun belirli bir tertibe dayanmaktadır.