Görmez misin ki: Hüthüt kuşunun en gelişmiş özelliği göl mekânlarını bilmek ve yerin altındaki bazı haşerelerin hışırtısını işitmek olduğu için, Hakkı da sadece bu yoldan bilmiş ve O'nu tazim etmiştir.
Bunun için Hüthüt, Hz. Süleyman'a şöyle hitap etmiştir:
"Yeryüzünde ve gökte nebat bitiren Allah'a secde etmiyorlar mı? O gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı bilir." (Neml suresi, 25) Aynı şekilde, Hz. Ademi'e secde etmekle memur olan melekler de, Hakka şöyle demişlerdir: "Biz seni tesbîh ederiz ve sana hamd ederiz." (Bakara Suresi, 30)
Hz. Adem ise, "Adem'e isimlerin hepsini öğretti" (Bakara Suresi, 31) ayetiyle işaret edilen "kuşatıcılık/cemiyet" özelliğine tahsis edilmiştir.
Bu nedenle Hak, Hz. Adem'e Kâbe'yi tavaf etmesini emredip kendisinden önce binlerce meleğin Kâbe'yi tavaf ettiğini bildirince, Adem meleklere "siz tavaf yaparken ne söylüyordunuz" diye sorar. Onlar da, "Subhânellahi ve'lhamdülillâhi velâ ilâhe illâllahu vallahu ekber / Allah'ı tesbih ederiz, hamd Allah'a aittir, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyüktür" diyorduk derler. Bunun üzerine Adem, ben bu söylediklerinize "ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh / Allah'tan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur" sözünü ilâve edeceğim diye cevap verir.
Bu ifâde/la-havle ve-la kuvvete, Hak ile müşterekliğe sahip olan hilâfet dilidir ve sadece nâip ve hâlife olan kimse tarafından dile getirilebilir. Bu ifâde, "Ancak senden yardım isteriz" (Fatiha Suresi, 31) ayetinin bir benzeri gibidir.
Bunun için Hz. Peygamber (as.), bize şunu haber vermiştir: "Kul, 'Ancak sana ibâdet eder ve senden yardım isteriz' deyince Hak, 'bu benim ve kulumun arasındadır' der." (Bu hadisi Müslim, "Salat" kitabında rivâyet etmiştir.)
Böylelikle Hz. Peygamber, Hz. Adem'in meleklere karşı söylediği ifâdesinde olduğu gibi, burada da Hak ile insan arasında ortaklığın bulunduğunu belirtmiştir.