Allah perdesinde zuhur etmiştir. Göz O'ndan başkasını görmezken O'nun üzerinden perdeler kalkmaz. O sürekli Rab iken biz yokluk ve varlık halimizde sürekli kuluz. Benzerlerimiz ve hemcinslerimiz aracılığıyla olmadan, Allah bize her ne emrederse varlık ve yokluk halinde emrini dinler ve kendisine itaat ederiz. Benzerlerimiz ve cinslerimizin, yani peygamberlerin diliyle hitap ettiğindeyse durum değişir: içimizden perdenin ardından O'nu görenler emri dinler ve itaat eder; benzerini gören ise duyar fakat hemcinsinin önüne geçmesine karşı yaratılışındaki kıskançlık duygusuyla itaat etmez. Böylece -vasıtalı hitap nedeniyle- itaatkâr ve günahkâr ortaya çıkar. Böyle bir insan itaat emri kendisine etki etmediği için hemcinsine karşı asidir, yoksa Allah'a karşı değil! Bu nedenle insanların bir kısmı 'Allah dünyada kullarından perdelenmiştir' der. Çünkü O'nun bilgisinde kullarını yükümlü tutup emir ve yasak vereceği takdir edildiği gibi belirli bir vakitlerde emrine itaat edileceği ve karşı gelineceği de takdir edilmiştir. O halde alemde emre uymanın ve uymamanın gerçekleşmesi kaçınızlmazdır. Allah peygamberlerinin diliyle insanlara hitap etmiş, zatını peygamberlerinin suretiyle onlardan gizlemiştir. Bu nedenle Allah 'Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiştir' (et-Tevbe 9/6) (En-Nisa (4/89) ve 'Onu komşu edin ki Allah'ın kelamını duysun' buyurmuştur. Peygamber Allah'ın görünen sureti olmasaydı, böyle bir ifade olmazdı. O halde emre itaatsizlik, ezeli kader ve kazanın hükmüyle ortaya çıkmış bir durumdur. Perde yokken Allah'ın emrine karşı gelmek mümkün değildir. O halde Allah peygamberlerle gizlenmiştir ve bu durum sebepler vasıtasıyla gizlenmenin ta kendisidir. Bu nedenle kınama sebepler yönelmiştir. Binaenaleyh sebepler, Rahman'ın siperleri demektir. Gerçekte kimse Allah'a karşı çıkmamışken O'ndan başkasına da karşı çıkmamıştır. Perdeli insanlar sebepleri görürken arifler sürekli Hakkı müşahede ederler. Bununla birlikte perde oldukları kimseler adına perdeleri de bilirler. Böylelikle onlara göre latif olan kesif olmuşken ariflere göre kesif olan latifleşmiştir:
Akıl gözün görmediğini bilirken
Göz fikrin reddettiğini görür
Arif olanlar ise akıl ve gözü bir araya getirir. Onların kendisiyle anladıkları kalpleri, kendileriyle gördükleri gözleri, kendileriyle duydukları kulakları vardır.