Günümüzde suret ve mana irtibatı kopmuş durumda. Ya suret lehine, mana aleyhine ya da bunun tersine bir durum var. Herkes Mevlânâ'dan bakabildiği kadarını görür ve alır. Bazıları Mevlânâ'yı eksik bakış açısıyla ele alıyor, dolayısıyla yanlış değerlendiriyorlar. Bu bakış açısıyla hareket edenler, "Hz. Mevlânâ o kadar evrenseldir ki, sanki ayakları hiç yere basmaz" demek suretiyle, onun ait olduğu düşünce ve irfan mektebini, hatta Hazret-i Muhammed (SAV) indirilmiş olan hususi maneviyatı da inkâr etmiş oluyorlar. Bütün dinlere saygısı vardı, fakat, "Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın bendesiyim, Hz. Muhammed'in yolunun tozuyum" diyerek yolunu belirlemişti. Bu nokta çok önemlidir. Çünkü özellikle Batı'daki bazı Mevlâna muhibbi arkadaşlar, "Hz. Mevlana o kadar evrensel ki, bütün din bağlarından kopmuştur. Gençliğinde Müslümanmış -bunu birisi bana aynen söyledi- sonra bütün din bağlarından, kayıtlarından kurtulup evrensel bir düşünür haline gelmiştir." diyorlar ki, bu da başka bir miyopluğu beraberinde getiriyor. Hatta asıl ismi olan Muhammed'i bile söylememeye çalışıyorlar, "Rûmî" olarak tanıtıyorlar. Rûmî değil onun gerçek adı... Rûmî ve Belhî gibi isimler Mevlânâ'nın arızî sıfatları olup nereli olduğunu ve nerede oturduğunu ifade eder. Asıl adı Muhammed'dir. Peygamberinin adı verilmiştir ona. Celaleddin ise (Muhammed Celaleddin) hocasının verdiği bir ünvandır. Çünkü tarikatlerde, maneviyat okullarında, "bu yolun kılıcı, bu yolun aslanı, bu yolun yenileyicisi" gibi mizaca uygun payelendirmek vardır. Bu bakımdan, hocasının Hz. Mevlânâ'ya verdiği, "Celaleddin" payesi önemlidir. Celal, Hakk Teâlâ'nın sıfatlarındandır. Yani kim Mevlânâ'ya dokunmuşsa, yemiştir tokadı. Kendisi için, "çok büyük aşk rehberi" deniliyor. Güzel ama çok af buyurun yol geçen hanı da değildir. "Ne olursan ol, gel!" sözünü, "Gel, ama buranın erkânına riayet et" manasında anlamak lazım. Hasılı Mevlânâ'nın bir yolu, yöntemi vardır ve biz burada onu anlamaya, onu bulup çıkarmaya çaba sarfedeceğiz.
Esere İlişkin Diğer Alıntılar
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Mahmud Erol Kılıç
Mevlâna'nın hiçlik felsefesi bütün sûfîlerde vardır. Ben yokum, diyerek var olur sûfîler. Modern insan ise, ben varım, dediği için aslında yok. Eric Fromm, Sahip Olmak ve Olmak diye bir kitap yazmıştır. Olmaktır esas olan. Modern insana, bir şeye ne kadar sahip olursan o kadar var olursun, telkini yapılmaktadır. Aslında yanlıştır. Modern insana ...
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Mahmud Erol Kılıç
Beşerî aşk, ilâhî aşka giden yolda ilk adımdır. İlâhî aşkın başlangıcı, önce sevmeyi bilmektir. Allah'ı hiç görmedik ki nasıl sevelim? Dolayısıyla bir bilinenle başlıyoruz önce; bilinen karşımızdaki cins. Sende olmayan özellikler onda, onda olmayanlar sende var. O sana karşı meyil duyuyor, sen de ona karşı meyil duyuyorsun ve böylece elinde olma ...