Genellikle toplum içinde itilmiş ve küçümsenen bir şeyi elimde taşıyordum. Benim konumumdaki insanlar, insan doğasındaki büyüklük ve saygın görülmeyenlerden farklılaşma duygusu nedeniyle böyle bir şeyi taşımazdı. Şeyhi ve kendisiyle beraber arkadaşlarının da geldiğini gördüm. Arkadaşları şöyle diyor: 'Efendimiz! Bu gelen falan kişidir. Onun bu yolda bir eksikliği yoktur. Nefsiyle cihat etmiştir. İnsanlar kendisini böyle görürken çarşının ortasında hamallık yaptığını görürsün.' Böylece elimde taşıdığım şeyi ona söylediler. Bunun üzerine şeyh, 'Belki de onu nefsiyle mücadele etmek için taşımıyordur' diyor. Arkadaşları, 'Bundan dolayı taşıyor' deyince şeyh, 'Yanımıza geldiğinde sebebini sorun' diye cevap veriyor. Yanlarına vardığımda şeyhe selam verdim. Selamımı aldıktan sonra bana şöyle sordu: 'Elindeki değersiz ve kıymetsiz nesneyi hangi amaçla taşıyorsun? Seninle aynı makamda bulunan dünya ehli insanlar değersizliği nedeniyle ellerinde böyle bir şey taşımaz!' Bunun üzerine kendisine şöyle dedim: 'Efendimiz! Böyle bir bakıştan seni tenzih ederim! Senin gibi biri böyle bakmaz. Allah elimde taşıdığımı küçümsememiş ve değersiz görmemiştir. Kudret, Arş'ı ve sizin büyük gördüğünüz yaratıkları var etmeye iliştiği gibi onu var etmeye de yönelmiştir. Değersiz ve zayıf bir kul olarak ben nasıl olur da bu mesabedeki bir şeyi değersiz ve küçük göreyim?' Bunun üzerine şeyh beni öptü ve dua etti. Arkadaşlarına ise şöyle dedi: 'Bu düşünce nerede, nefsiyle cihat etmek için değersiz bir şeyi taşımak nerede!'
Fütuhât-ı Mekkiyye 4
Muhyiddin İbn Arabi (Çev. Ekrem Demirli)
Yayınevi:Litera Yayıncılık
Baskı Yılı:2006
Alıntı Sayfası: 432
ISBN: 975-6329-36-X
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 854