ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1

Muhyiddin İbn Arabî

Yayınevi:Litera Yayıncılık
Baskı Yılı:2007
Alıntı Sayfası: 77-78-79
ISBN: 978-975-6329-21-4
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1939

Ey araştırmacı! Peygamberlerden tevarüs edilmiş bu tür nebevî ilmin bir meselesinin filozof, kelâmcı vb. herhangi ilimdeki bir akılcı tarafından dile getirilmiş olduğunu öğrendiğinde, bu durum seni perdelemesin. Perdelenirsen o bilgiyi ifade eden muhakkik-sûfînin de filozof olduğunu iddia edersin. (sana göre) Filozof bu meseleyi dile getirmiş, ifade etmiş ve ona inanmış, sûfî de ondan aktarmıştır. Ya da, o bilgiyi dile getiren filozof dinsizdir diye o sûfîye de 'dinsiz' dersin.

Kardeşim, sakın bunu yapma! Bu, hiç bir şey bilmeyenin vereceği bir yargıdır. Filozofun bütün bilgileri geçersiz değildir. Bilhassa Hz. Peygamber o bilgiyi dile getirmişse aynı mesele filozofta da doğru olabilir. Bu durum, özellikle hikmetler, arzular ve nefsin tuzaklarından ve iç kötülüklerden kaçınmakla ilgili görüşlerinde böyledir. (Bu konularda) gerçekleri bilmiyor ise, bu belirli meselede filozofun görüşünü benimsemek ve onu doğru saymak zorundayız. Çünkü peygamber veya bir sahabesi veya Şmam Mâlik veya İmam Şafiî veya Süfyan es-Sevrî onu söylemiş olabilir.

'Sûfî bu bilgiyi filozoftan işitmiş veya felsefe kitaplarından öğrenmiştir' diya iddia edersen, ya cahil ya da yalancısın: Yalan, görmediğin halde 'bunu işitmiş veya öğrenmiştir' demen, bilgisizliğin ise bu meselede doğru ile yanlışı ayırt edemeyişinden kaynaklanır.

Filozofun dinsiz olduğu iddiana gelince, bir insanın dinsiz olması söylediği her şeyin geçersiz olduğu anlamına gelmez. Bu durum, bütün akıl sahiplerince ilk bakışta anlaşılacak bir husustur. Böyle bir meselede sûfîye karşı çıkmakla bilgiden, doğruluktan, ve dindarlıktan çıkmış, bilgisiz, yalancı, iftiracı, aklı ve dindarlığı kıt, düşüncesi bozuk sapkın insanların yoluna girmiş oldun. Bir düşün: Gördüğün bir rüya o bilgileri sana getirseydi, onların sadece bir yorumcusu ve anlamlarının araştırıcısı olmaz mıydın? Sûfînin sana getirdiği şeyleri de al ve nefsine 'pek az eğil', algı mahllini sana gelen şey için boşalt ki, onların anlamı sana da gözüksün. Böyle davranman, kıyamet günü 'Biz bundan habersiz idik, dahası zâlim olduk' (el-enbiyâ 21/97) demekten daha hayırlıdır.

Binaenaleyh dile getirildiğinde estetik bir değer taşıyan (kulağa güzel gelen), anlaşılan ya da zihne yaklaşan (akledilir olan) ve onu duyan anlayışlı insanda bir tat meydana getiren her ilim teorik ilimdir. Çünkü o bilgi, teorik aklın algı alanındadır ve -araştırırsa- akıl tek başına onu öğrenebilir. Bir ilim bu özelliklere sahip değilse o zaman, sır ilimlerindendir. Çünkü sır ilmi açıklanmak istenirse çirkinleşir, akıllar tarafından algılanmaya direnir ve belirsizleşir. Muhtemelen tutucu-zayıf akıllar onu anlamsız diye bir kenara atar. Bu nedenle bu ilim sahibi bilgisini çoğunlukla örnekler vererek ve şairane söyleyişlerle aktarır.

Hâl ilimleri ise sır ilimleri ile akıl ilimleri arasında bulunur. Bunlara inananların çoğu, tecrübe sahipleridir. Söz konusu ilimler, sır ilimlerinden daha çok teorik ilimlere yakındır. Yakın olduğu ilimler zorunlu-teorik ilim türüdür, hatta onun tıpatıp aynısıdır. Yine de akıllar, o ilmi ancak kendisini bilen ve müşahede eden peygamber veya velinin bildirmesiyle öğrendiği için hâl ilimleri zorunlu- aklî ilimlerden ayrılır. Fakat hâl ilimleri, kendisini müşahede eden nezdinde, zorunlu ilimlerdir.

Ey kardeşim, bilmelisin ki: Sır ilimlerinin güzellik değeri taşıdığını görüp onları kabul ederek inandığında, müjdeler olsun sana! Çünkü budurumda fakında olmasan bile, sır ilminde zorunlu bir keşfe sahipsin. Bundan başkası da olamaz. Çünkü gönül ancak doğruluğuna kesin olarak inandığı şeyle serinler. Akıl buraya giremez, çünkü akıl Masum (peygamber) bildirmediği sürece sır ilmini algılayamaz. Masum bildirdiğinde ise akıllının gönlü serinler. Masum olmayan böyle bir bilgiyi getirdiğinde ise onun sözünden sadece zevk sahibi haz alabilir.

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1

Muhyiddin İbn Arabî

Baskı Yılı: 2007
Alıntı Sayfası: 79-80
ISBN: 978-975-6329-21-4

Bilmelisin ki: Nefislerini yaratılış gayelerinden başka şeylerle meşgul eden sıradan insanlar değil de, kurtuluşlarını isteyen mümünilerin seçkinlerinin takip ettiği Allah'a giden yol, dört kısımdır: Dürtüler, çağrılar, ahlâk ve hakikatler. Onları söz konusu çağrılara, dürtülere, hakikaetlere ve ahlâka sevk eden şeyler ise üzerlerine farz kılınm ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1

Muhyiddin İbn Arabî

Baskı Yılı: 2007
Alıntı Sayfası: 122-123
ISBN: 978-975-6329-21-4

Mümkünlerin en bilgilisi, Yaratıcısını sadece O'nun açısından bilendir: Söz konusu kimse nefsini ve kendisinden varolduğu kimseyi bilir. Bundan başka bir şeyi bilmesi geçerli değildir. Çünkü bir şeyi bilmek, onu kuşatmaya ve onu tüketmeye imkân verir. Böyle bir şey ise ilâhî katta imkânsızdır. O halde O'nu bilmek imkânsızdır. 'Ondan' bilmek de ( ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Fütûhât-ı Mekkiyye, c.1

Muhyiddin İbn Arabî

Baskı Yılı: 2007
Alıntı Sayfası: 175
ISBN: 978-975-6329-21-4

('Elif-Lam-Mim, Zâlike'l-Kitab' Hakkında Sırlar Bakımından Tamamlayıcı Açıklama)

Allah bu kitap demiş, bunlar kitabın ayetleridir (tilke) dememiştir. Kitap cem' (birlik), ayetler ise tefrika (ayrım) bildirir. Zalike, tekil-müzekker, tilke tekil-müennes zamirdir. Allah 'zalike el-kitab' ifadesiyle ilk olarak cem'in farktan önce geldiğine ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest