İnsan âkil ve bâliğ oluncaya kadar bedeninin ve nefsinin aslı olan Arz'a, beşeri olgunluğa erişebilmesi için muhtaç kılınması ve ancak ondan rızıklanması dolayısı ile iştiyak ve muhabbetle bağlı kalır. Bu bağın saiki onda işleri tedbir eden melekûttur. Beşeri olgunluk bu sayede derece derece tamamlandıkça, melekûtun Arz'a iştiyakı zayıflarç Arta kalan mahalde melek'ut için ruhanî ihtiyaçlara açlık ve iştiyak doğar. Böylece Hak, gelişmesi ve olgunluğunu tamamlayarak ruhanî istidadın doğmasına fırsat oluşturabilmesi için her insanın ömrünün evveline, yaratılarak içinden çıkarıldığı Arz'a muhtaçlık ve nuhabbetin gereği olarak Mudil isminden merhametini indirmiştir. Bu merhamert büluğa kadar mühletlidir. Büluğ ile Mudil ismi rahmetten ayrılır. Zira artık ilâhî rahmet o mahal ve rahimde bir yandan Hâdî ismini gerekli kılarken, diğer yandan Mudil isminin tecellisini kısan ibtila ve cezayı hak kılar. Şimdi bir babanın, evladı büluğa erinceye kadar, ondan meydana gelen taşkınlık ve maddi arzulara karşı nasıl merhamet ettiğine, ancak büluğdan sonra dalaletin devamına karşı onu nasıl cezalandırdığına bak. Evlattan büluğ sürecinde beliren dalaletin, onun gelişme ve yetişme süreceine eşlik eden ilâhî rahmetten ibaret olduğunu, büluğ tamamlanıp hidayet gerekli olunca, onun Hak'tan tecellisine mani olarak zuhurunu sürdürmesi durumunda, dalalet hususunda caydırıcı karşılığın yine Hak'kın âfak ve enfüsünden nasıl indiğini gör. İşte bunlar Hak'kın insanda sair isimlerinin tam belirerek olgun tavırlara varlık vermesi sürecinden ibaret olan hidayetin gerekli kıldığı ibtila ve imtihanlardır. Her insanın kalbinde bu süreçte dalalet ve hidayet nurları birlikte alaca karanlık halindedir. "Ona hidayet nurundan bir şimşek çaktığında etrafı aydınlanır. Dosdoğru yolu görür ve adım atar. Aydınlık gidince yeniden karanlığa döner ve şaşırır kalır". Bu süreçte insan aydınlık ve karanlık arasında, tam ve kalıcı aydınlığa erişinceye kadar gider gelir. Gidişi gaflet, gelişi pişmanlık ve tevbedir. Neticede "Allah kullarını zulümattan nura çıkarandır". Zira tevbe gerektirmeyen amele kulun kendinde güç yoktur. Kulda kalıcı hidayete güç yetiren Allah'tır ve ancak O kullarında hakkın icaplarının yerine gelmesine kâfidir.. Kulun bu hususta kendine güvenmesi ise kalbindeki karanlığın tezahürüdür.
Âdem Kelimesindeki İlahi Hikmet Fassı
Muhyiddin İbn Arabî(Tercüme ve Şerh: Nusreddin M. Ali)
Yayınevi:Litera Yayıncılık
Baskı Yılı:2014
Alıntı Sayfası: 24-15
ISBN: 978-975-6329-92-4
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 2433