" 'Ene'l-hak' sözü, Mansûr Hallac'ın dudağında nûr idi. 'Ene rabbikümü'l-â'lâ' ibâresi Firavun'un dudağında yalan ve iftira idi." [Dip not'ta, 'Ene'l-hak' sözünün 'Ben Hakkım" mânasına geldiği, Hallac-ı Mansur (hicri 224-309) tarafından söylendiği ve kendisinin Bağdat'ta idam edilmesine sebep olduğu, bu sözün 'Ben gerçeğim, bâtıl değilim' mânasına geldiği yorumlarının da yapıldığı belirtilmiş. 'Ene rabbikümü'l- â'lâ' sözünün ise 'Ben sizin yüce rabbinizim.' demek olduğu ifade edilmiş.] ( s. 183)
"Ey şaşı; yâni, biri iki gören ve Bir olan Allah'a ikidir, üçtür, yâhut daha ziyâdedir, diyen; bunları idrâk ve şuur ile dinle gözüne kulak yoluyla ilaç yapmış ol." (s. 183)
"Ey insan; aklını başına al da nefs köpeğinin dirilmesini isteme ki o nefs, çoktan beri senin düşmanındır." (s.189)
"Şaşılıklar, vahdeti kesret halinde görüşler yavaş yavaş azalır, yedi yüz perdeyi geçince de geçen deniz olur." (s.203)
"Sen yanmayınca ateş hakkındaki ilmin aynel yakîn değildir. Yakînin en yüksek dereceini anlamak istersen ateş içinde otur." (s.204)
"Ateşin mahiyetine dair sana söz vasıtasıyla yakîn hasıl olmuştur. Bu, ilmel-yakîn mertebesidir. Lâkin ona bağlanıp kalma, terakki et." (s.204)
"Şeytanı ve onun çalıp götürdüklerini kalb sahibi olan âriflerden sor ve öğren, cansızlardan arama. Çünkü münevver kalb sahipleri indinde avam halk taş, toprak menzilesindedir." (s.263)
" Fukaranın ve muhtaç olanların sesini dinle ki hilekâr olan cin ve insan şeytanlarının sedası senin kulağını doldurmasın." (s. 350)
"Zavallı insan kendisini lâyıkıyla tanıyamadı. Fazîlet âleminden geldi, lâkin bu noksan âlemine düştü." (s. 355)
"Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân'da: 'Hakk'ın verdiği rızıktan yiyin!' buyurmasını sen ekmek yemek anladın. Rızk-ı İlâhî, derece itibariyle hikmet ve marifettir ki, o, yiyenin sonunda boğazına durmaz." (s. 459)
"Ey Hakk'ı ve hakikati arayan kişi! Sen ikiyüzlü olmayan, dosdoğru bir ayna ara da, onda kendini dosdoğru gör. Artık sözü de bitir. Her şeyin en doğrusunu Allah daha iyi bilir." (s.651)