ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Fütûhât-ı Mekkiyye 15. Cilt

Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)

Yayınevi:Litera Yayıncılık
Baskı Yılı:2011
Alıntı Sayfası: 19-20
ISBN: 978-975-6329-77-1
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1963
Post

Bilmelisin ki Allah bildiğini yazmış, eşyayı kendiliklerinde bulundukları suretlerinde görerek bilmiştir. Başka bir ifadeyle onlarda değişen ve değişmeyen halleri böyle bilmiştir. Allah bilinenleri yoklukları halinde - başkalaşma ve değişmelerine göre - sonsuza kadar görmüştür. Bilinen şeyler ancak bulundukları duruma göre yaratılmıştır. Buradan Allah'ın var olan, yok olan (mâdum), zorunlu (vacip), mümkün ve imkânsız olmak üzere eşya hakkındaki bilgisinin (nasıl gerçekleştiğini) öğrenirsin. Daha önce söylediğimiz üzere, ezeli kitabın öne geçmiş olması kitabın bir şeyin ve varlığın ortaya çıktığı duruma izafesiyle birlikte geçerlidir. Söz konusu varlık Hakkın yokluk halinde kendisini gördüğü şekilde  o durumu varlıkta izhar eder. Gerçekte hakkında hüküm verilmiş varlık, bu yönüyle, kitabı geçmişken kitap da o şeyin (dıştaki) varlığını öncelemiş ve geçmiştir. Bu durumu 'zevk' olarak bilen insan yaratılmalarından önce var olanları bilendir. Böyle birine eşya (dış) varlıklarının olmadığı yoklukları halinde görülür. Kim bu bilgiyi zevk yoluyla öğrenirse, kitabın öne geçmesinin anlamını öğrenmiş demektir. Artık kendisi hakkında kitabın öne geçmiş olmasından korkmaz, sadece kendinden korkar; çünkü ilahi bilgi veya hakkındaki kitap onun kendiliğinde bulunduğu surete göre öne geçmiştir. O dışta söz konusu surete göre var olmuş ve ortaya çıkmıştır. Niçin nefsin o kitaba itiraz etmedi ki? Hakk'ın kendisini -anladıysan- tam delil sahibi olmakla nitelemesi buradan kaynaklanır: Bir kimse tartışmaya kalkarsa, en kesin delil Allah'a aittir. Çünkü ilahi bilgi bilinenin kendinde bulunduğu duruma ilişir. Herhangi bir insan 'senin hakkımdaki bilgin benim şöyle olmamı gerektirirken beni niçin cezalandırıyorsun?' diye Allah'a karşı delil getirmeye kalkarsa, Allah ona şöyle diyecektir: ' Benim senin hakkındaki bilgim senin kendinde bulunduğun duruma bağlı değil mi?  Sen başka bir halde bulunmuş olsaydın, bulunduğun o duruma göre seni bilecektim.' Bu nedenle Allah 'ta ki bilelim...' der. Kendine dönmeli ve söylediğin sözlerde insaflı olmalısın! Kul kendine dönüp zikrettiğimiz şekilde işe baktığında, aleyhinde delil bulunanın bizzat kendisi olup lehteki delilin Allah'a ait olduğunu görür. Allah'ın şöyle dediğini duymaz mısın: 'Allah onlara zulmetmedi.' (en-Nahl 16/33) Başka bir ayette 'Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zalimdir.' (en-Nahl 16/118)  denilir. Başka bir ayette Allah 'Fakat onlar zalim olanlardır.' (ez-Zuhruf 43/76)  buyurur. Onlar kendilerine karşı zalimdir; çünkü onlar, biz bilene kadar bizim için zuhur etmemişlerdi. Biz onları bilirken onlar henüz yoktu. Onlar maluma tabi hallerine göre varlıkta ortaya çıkmışlardır; yoksa malum bilgiye tabi değildir. Bunu anlamalısın!

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Fütûhât-ı Mekkiyye 15. Cilt

Muhyiddin İbn Arabî (Çev. Ekrem Demirli)

Baskı Yılı: 2011
Alıntı Sayfası: 21-22
ISBN: 978-975-6329-77-1

Allah şöyle der: 'Cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattım' (ez-Zariyat 51/56). Allah ayete sebeplilik bildiren edatla başlayıp iyelik zamiriyle bitirmiştir. Hz. Musa'ya vahyederken şöyle der: 'Âdemoğlu! Eşyayı senin için seni kendim için yarattım.' Peygamberinin diliyle şöyle der: 'Oruç bana aittir.' Başka bir hadiste 'Orucun bir ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest