Hak Teâlâ buyurur ki: Ben sizi ve evkât ve enfâs ve emvâl ve rüzgârınızı satın aldım. Eğer bana sarf eder ve bana verir iseniz, onun bahâsı cennet-i câvidândır. İşte benim indimdeki kıymetin budur. Eğer sen kendini cehenneme satar isen, kendine zulm etmiş olursun. Bu tıpkı bir adamın yüz altın kıymetindeki bir bıçağı duvara çakıp, ona bir kabak veyâ testi asmasına benzer. Sen i'tizâr edip dersin ki: Ben kendimi âlî hizmetlere meşgul ediyorum; fıkıh ve hikmet / ve tıb ve mantık ve nücûm vesâire gibi ulûmu tahsîl eyliyorum. Cevâb veririm ki: Bunların cümlesi kendin içindir. Eğer fıkıh tahsîlinde isen bunu, elinden ekmeğini kimse kapmasın ve elbiseni yırtmasın ve seni öldürmesin, tâ ki selâmetle yaşayasın diye öğreniyorsun. Ve eğer nücûm tahsil ediyorsan, ahvâl-i felek ve onun te'sîrâtı ve zemîndeki bolluk ve kesatlık emn ü havf, hep senin ahvâline taalluk eder ve senin içindir. Ve yıldızların sa'd ve nahsından senin tâli'in müteessirdir. Teemmül edersen asıl sensin ve bunlar bütün senin fer'indir. Ve senin fer'inin bu kadar tafsîli ve acâibâtı ve ahvâli ve bü'l-aceb ve bî-nihâye âlemleri olunca, nazar et ki, aslının ahvâli ne olur?