Allah'ın peygamberine hıyanetin bir yönü nebiler ve resuller arasında karşılaştırma yapmaktır. Bununla birlikte Allah'ın onların bir kısmını diğerlerinden üstün kıldığını biliriz. Bir ayette 'Bazı peygamberleri diğerlerinden üstün kıldık', başka bir ayette 'Peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık' buyurur. Allah dilediği şekilde kullarını derecelendirirken onları derecelendirmek bizim yetkimiz dahilinde değildir. Biz dereceleri ancak O'nun bildirmesiyle bilebiliriz. Çünkü bu derecelenme Hakkın onlar hakkındaki bilgisine dönen bir durum iken Hakkın bilgisinde neyin bulunduğunu kimse bilemez. Hz. İsa 'Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin nefsinde olanı bilmem, Sen gaybı en iyi bilensin.' demiştir. Burada açık mertebeler nedeniyle bir zorlama ve müdahale yoktur. Hiç kuşkusuz Allah'ın peygamberi nebiler arasında derecelendirme yapıp -Allah'ın bildirmesi olmaksızın- kendisini diğerlerinden üstün tutmayı bize yasaklamış, bu bağlamda Hz. Yunus ve diğer peygamberleri zikretmiştir. O halde Allah'ın bildirmesi olmaksızın bir peygamberi üstün sayan, Allah'ın peygamberine ihanet etmiş, onun belirlediği sınırı aşmış demektir.
Emanetlere hıyanete gelirsek, 'Hikmeti ehlinden başkasına vermeyin, hikmete zulmetmiş olursunuz; ehline vermezlik etmeyin, onlara zulmetmiş olursunuz' hadisi tam da konuyla ilgilidir. Hıyanet zulüm demek iken hikmet emanettir. Hikmete hıyanet etmek, ehli olmadığını bildiğin halde hikmeti ehli olmayana vermektir. Allah bilmeyenden yükümlülüğü kaldırmıştır. Bununla birlikte Allah işler hakkında bilgiyi elde etmek üzere insanın harekete geçmesini kendisine emretmiştir ve bu arayıştan geri kalmanın mazereti yoktur. Bilgiyi elde etmek üzere çalışırken içinde bulunduğu durumun kendisini 'hıyanet' denilen bu özel işi yapmaya çağırdığı insan cezalandırılmayacaktır. Böyle bir insan hıyanet nedeniyle veya bilgideki ihmali nedeniyle cezalandırılmayacaktır. Çünkü o insan bilgi elde etmeye çalışırken içinde bulunduğu durum onun bir tasarrufta bulunmasını gerektirmiştir.