ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

İbn Arabî Geleneği ve Dâvûd el- Kayserî

Hazırlayan: Turan Koç

Yayınevi:insan yayınları
Baskı Yılı:2011
Alıntı Sayfası: 12,13,14
ISBN: 978-975-574-614-2
Alıntı Yapan: Yahya Bereket
Okunma Sayısı: 1778
Post

Tarihî süreç içinde ortaya konmuş 'İslâmî' denebilecek siyasî, kelâmî/teolojik ve hukukî her türlü yorum, yaklaşım, çözüm ve öneriler elbette çok önemlidir. Ancak, İslâm'ın, en azından bunlar kadar, hatta daha da önemli bir de manevî ya da 'batınî' dediğimiz tefekkür boyutu vardır. İslâm'ın ayırt edici özeliklerinden biri de işte manevî alana ait, ahlâkî, estetik ve genel olarak dinî tecrübeye tekabül eden yönüdür. İslâm takdim ettiği dünya görüşü ile bir bütündür, ve 'modernistik' ya da 'fundementalistik' açılardan görülen şeye indirgenemeyecek kadar geniştir. Günümüzde, modernlik yanlılarıyla genel anlamda geleneğe bağlı olanlar arasındaki tartışmalarda, görebildiğimiz kadarıyla, bu bütünlük zaman zaman göz ardı edilmekte, buna bağlı olarak da İslâm'ın manevî ve tefekküre dayanan boyutu büyük ölçüde ihmal edilmektedir.

Şüphesiz bir dünya görüşü anlam ve tutarlılığını kendi iç bütünlüğünde bulur. Bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu süreç, mevcut durumu ile varlık nedeni olan kaynak arasında vuku bbulmuş olan ontolojik ve epistemolojik kırılmanın yol açtığı bocalama sürecidir; dolayısıyla karşı karşıya geldiğimiz sorunların çok büyük bir bölümünün kökleri, denilebilir ki gerilerde, yani tarihtedir. (...)
Netice olarak, neyi muhafaza etmeye çalıştığımız veya neye karşı çıktığımız açık seçik bir biçimde anlaşılamamaktadır. Burada daha açık ve anlaşılır bir tavır geliştirmek için, her şeyden önce mensubu bulunduğumuz medeniyetin  dünya görüşünde mündemiçbulunan metafizik, estetik ve etik boyutların ne olduğunun derinlemesine anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Geleneğin yeniden üretilmesi ya da icadı denen çiçeklenme, kanaatimizce, böyle bir sürecin yakalanmasıyla gerçekleşecektir. (...)

İşte bu düşüncelerden hareketle, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin kültür faaliyetleri çerçevesinde, "XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Anadolu'da İslâm Düşüncesi ve Dâvûd el-Kayserî" konulu uluslararası nitelikte bir sempozyum düzenlemeyi planladık. Böyle bir konunun seçilmesinde, belli başlı birkaç husus özellikle etkili oldu. Bunların başında, tüm aydın ve entelektüellerimizin, bir şekilde, kültürel geçmişimiz ve geleneğimizle ilişki kurmak durumunda olduklarına olan inanç gelmektedir. Çünkü bizim nihaî olarak nereye ait olduğumuz, en açık ifadesini geleneksel kültürümüzde bulur. İkinci olarak; yukarıda temas ettiğimiz, kültürümüzün manevî ve derûnî boyutunu oluşturan hususların, entelektüel anlamda en açık ve canlı bir biçimde ortaya konması anılan bu yüzyıllar içinde olmuştur. Bir başka önemli husus da, Dâvûd el- Kayserî'nin, hem ilmiyye sınıfına mensup olma, hem de tasavvufî gelenek içinde yer alarak, kafa-gönül buluşmasını temsil etme bakımından, belli bir yere sahip olmasıdır.

Sempozyumda, ağırlıklı olarak tasavvuf ve felsefenin epistemoloji ve ontoloji ile ilgili metafiziksel boyutu öne çıkan konuları tartışıldı. (...) Ülkemizden ve yurt dışından katılan konuşmacılar tartışmalarda çok yararlı açıklama ve yorumlar yaptılar. Bu açıklama ve yorumların kültürümüz, insanımız ve bütün insanlık adına önemli katkılar sağladığına inanıyorum. (...)

Son olarak, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Şükrü Karatepe'nin burada ayrı bir yeri olduğunu belirtmek durumundayım. Sempozyumun planlanmasından, bildirilerin kitap halinde basılmasına kadar geçen süre içinde onun maddî ve manevî destek ve teşvikleri olmasaydı, bu sempozyumu gerçekleştirmek mümkün olmazdı. (...)

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Baskı Yılı: 2011
Alıntı Sayfası: 213
ISBN: 978-975-574-614-2

Keşf, dünyevî olgu ve olaylarla da uhrevî olaylarla da ilgili olabilir. Bununla birlikte, "sülûk ehli, himmetlerini dünyevi iş ve ilişkilere yöneltmediklerinden, keşfin bu türüne pek iltifat etmezler; hatta sâliklerden birçoğu uhrevî durumlara ilişkin keşfe bile pek önem vermezler. Bunlar, Allah'ta yok olmayı ve O'nunla bâkî kalmayı en son amaç ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest