"Toplum tasavvuru yokluğu 'dondurulmuş tarih ve toplum' algısı üzerine oturur. Türkiye açısından bakıldığında bu algıda 1923 başlangıç noktası kabul edilmekte, 1923-1950 arası dönem açık ya da dolaylı biçimde yüceltilmekte, 1950 sonrası ise bozulma ve karşı devrim dönemi olarak tanımlanmaktadır." (Ali Bayramoğlu, "Zihniyet testi..." başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 27/11/2014)
"Kemalistlerin, ulusalcıların pek sevdiği ve diğer kesimlerin de pek gururla paylaştıkları örnek malum: 'Biz Türkler İspanya'dan kurtarıp Yahudilerin Osmanlı topraklarında yaşamalarını sağladık." Bu, tarihi bir tespitten öte genellikle İsrail yöneticilerine karşı bir tür şirinliğe varan üsluptur ve tekrarlanır durur. Osmanlı'yı reddedenler birden 'biz Türkler' diyerek Osmanlıcı olur ve bununla İsraillilerin, Amerika'daki Yahudi lobilerinin gözüne girmeye çalışır." (Akif Emre, "Havra ve siyasal şizofreni" başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 27/11/2014)
"Şimdi, bir daha bazı karanlık ağızların çığlıklarını işitiyoruz. Diktatörlük edebiyatı flama sallıyor. Olağan trafik kazalarından, her zaman karşılaşılabilecek iş kazalarından hükümet doğrudan sorumlu tutulmak isteniyor. Elbette, Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu yese, bunun nihai sorumlusu hükümettir, denebilir. Fakat o kuzunun çobanı hiç mi dile getirilmez de, aslında illiyet rabıtası açısından zincirde yer almayacak merciler tefe konur?" (Rasim Özdenören, "Türkiye'de take off arifesi önemlidir" başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 27/11/2014)
"Anlamak için sık sık düşünüyorum: Ulusalcı olmak, hangi öznelere göre, nasıl bir akıl yürütmenin ürünüdür? Ulus olarak tanımlanan bir özneye vurgu var burada. O halde şöyle de sorulabilir: Bir ulusalcının gözünde ulus nedir? Görebildiğim kadarıyla bir ulusalcının gözünde ulus, onun gözünde ulus ne olması gerekiyorsa odur. Söylemlerin içeriğine baktığımızda, ulus, ulusalcılar tarafından kurtarılması, eğitilmesi ve şekillendirilmesi gereken ham bir oluşumdur." (Süleyman Seyfi Öğün, "Öznesini yitiren ideolojiler" başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 27/11/2014)
" 'Herkes geleceğe doğru hayal kurar; bense geçmişe doğru' demişti kitabında Ayşe Şasa.
'Yusuf daha derindi' dedi meczup, 'atıldığı kuyudan!' " (Gökhan Özcan, "Hiç kimsenin okuduğu kitaplar" başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 27/11/2014)
"Oraya kadar geldik mi? Klipleri müzik kanallarında yayınlanmayınca, şarkıları radyolarda hesap ettiği kadar çalmayınca...
Müzisyenlerin bütün bunları da hükümetten bilmeleri veya kültürün 'muhafazakârlaşma'sına bağlamaları noktasına kadar gelip dayanıldı mı?
Geçen gün radyoda bir şarkıcıyla yapılan telefon bağlantısında konuşulanlara şahit oldum. 'Bu kadarına pes!' dedim."
(Haşmet Babaoğlu, "Yeni albüm ilgi görmediyse kim suçlu?" başlıklı yazısından; Sabah, 27/11/2014)