Modern-öncesi dünya, spritüel, mitik, teistik ve insanî bakımdan anlamlı diğer kategorilerle doluydu; fakat bunların hepsi de, modern algı tarafından antroposentrik/ insanbiçimli yansıtmalar olarak nitelendirildi. Zihin ve madde, psişe ve dünya ayrı gerçeklikler olarak görüldü. Teolojik dogma ve animistik hurafeden bilimsel olarak özgürleşme, beraberinde, artık insanî değerlere cevap vermeyen; öte yandan da, insanın varoluşunun daha büyük meselelerinin anlaşılabileceği kurtarıcı bir bağlam da sunamayan yeni bir yabancılaşmayı getirdi.
Keza bilimin niceliğine dayalı dünya analizine ve sübjektif çarpıtmalardan metodolojik özgürleşmeye, insanın varoluşunun en temel oluşturucu dinamiklerini şekillendiren -hissî, estetik, ahlâkî ve duyuya, muhayyileye, şuura ve niyete dayalı- bütün niteliklerin ontolojik olarak aşınması eşlik etti.