Nurettin Hoca yıllar sonra yazacağı bir metinde, ilk, orta ve lise tahsili yıllarındaki hissiyat ve tecrübelerine, o dönemlerde nesillerin, gençlerin yetiştirilme biçimlerine yer verecek, bu tecrübeleri "ferdiyet"i ve şahsiyeti tahrip eden, onu cemaatın/cemiyetin, siyasî tercihlerin mahkumu yapan unsurlar istikametinde, aynı zamanda İsyan Ahlâkının ve dindarlığın karşısında konumlandırarak anlatacaktır. Sultan Abdülhamit idaresinden Meşrutiyete, oradan Cumhuriyete devirler değişiyor ama siyasetin tabiatı ve kültürü değişmiyordu. Halbuki cemiyeti yapan cemiyet değil "fert"tir, "Ben"dir:
"Cemiyeti yapan ferttir; fert de kendi iç hayatının tarihinden ibarettir.
Neslimizin bedbaht çocuklarının iç dünyası nasıl bir âlemdir? Bunu dünya psikologları birleşseler bilemezler. 'Padişahım çok yaşa!' ile gözlerimizi dünyaya açtık. 'Büyük yanında konuşulmaz' dediler. 'Büyüklerimiz çehar yâr-ı güzîn [dört halife; Hz. Peygamber'in dört seçkin dostu] ile İmamı Âzam'dır, ahirette onların yanında bulunmak saadettir' diye öğrettiler. Çalışkan ve namuslu olmayı hayat hikmeti olarak tanıttılar.
Biraz zaman geçti. 'Yaşasın hürriyet, meşrutiyet!' sesleriyle uyandık. 'Bağırın ve alkışlayın', dediler, 'babalarınızın eksiği çoktu, siz memleketi kurtaracaksınız... Büyükleriniz Enver ve Niyazi'dir. Ahiretten ziyade dünyaya çalışmalıdır!..'
En büyük hakikatin Avrupa'ya benzemek olduğunu telkin ettiler.
Bir devir daha atlattıktan, kudret ve devlet başka bir ele geçtikten sonra 'Yaşasın Cumhuriyet' sadalarına gözlerimizi açtık. Bize 'alkışlayın, haykırın', diyorlardı, 'milletinizin tarihi şimdi başlıyor, bundan evveli yoktu ve siz yoktunuz. Bir kahraman sizi kurtardı. Büyükleriniz Kemal Paşa, Gazi Paşa veya Atatürk'tür. Ahirete inanmanın modası geçti!'
En büyük faziletin kuvvet ve muvaffakiyet olduğunu öğrendik.
Bu hazin sinema şeridi kâh başlarda resmoldu, kâh ellerde alkış oldu, kâh radyoda hitabet, kâh gazetede tantanalı havadis oldu. Kâh demir, kâh bıçak, kâh mahmuz, kâh selam sesi oldu (...)" ("Bize Ne Oldu", Bizim Türkiye, sayı 24, 3 Kasım 1948; Kitaplara Girmemiş Yazılar, s. 146-147)
İyi bir hatırlatma ve içinden gelip geçtiği iyi bir tarih yorumudur bu.