Filozofların, delil getirmede zorlandıkları bir problemle karşılaşınca aldatarak ikna etmek üzere başvurdukları hilelerden biri de şudur: Derler ki: “Metafizik ilmi, kesin zekâ sahiplerinin bile anlayamayacağı kadar karmaşık, kapalı ve içinden çıkılmaz bir ilimdir. Bu problemlere cevap verecek bilgiye, ancak öncelikle matematik ve mantık ilimlerini öğrenmekle ulaşılır.” Onlara iyimser yaklaşıp küfürlerini taklit eden bir kimse de onların öğretileriyle ilgili bir problemle karşılaşınca der ki: “Filozofların bilgilerinin bunun çözümünü kapsadığına şüphe yoktur; fakat matematik ilimlerini tahsil etmediğim ve mantığı iyi bilmediğim için onu anlamak bana zor gelmektedir.”
Biz deriz ki: Süreksiz nicelikleri konu alan matematik ilminin-aritmetik de böyledir- metafizikle bir ilgisi yoktur. Birisinin kalkıp da “metafiziği anlamak için matematik gereklidir” demesi, bir başkasının “Tıp, gramer ve lügat için matematik gereklidir” veya “Aritmetik için tıp gereklidir” şeklinde bir iddiada bulunması gibi budalalıktır. Sürekli nicelikleri konu alan [astronomi de dahil] geometri ilimlerine gelince, mahiyeti itibariyle o göklerin ve merkeze kadar altındakilerin küre şeklinde olduğunu, tabakalarının ve gökteki gezegenlerin sayısını, hareketlerinin miktarını açıklamaktan ibarettir. Biz bütün bunları filozofların hesabına tartışma sonucu veya inanç konusu olarak kabullensek bile –o zaman bu konuda delil getirmelerine de ihtiyaç kalmaz- bu durum metafizik açısından bir eksiklik meydana getirmez. Bu, tıpkı birinin “Bu evin, bilen, irade sahibi, güçlü ve diri bir ustanın eseri olarak meydana geldiğinin bilinmesi, evin altı veya sekiz köşeli olduğunun, kolon ve kerpiç sayısının bilinmesine bağlıdır” demesi gibi yanlışlığı gizlenemeyecek bir saçmalıktan ibarettir. Yine bu, birinin “Soğanın katlarının ve narın tanelerinin sayısı bilinmedikçe bunların yaratılmış oldukları anlaşılamaz” şeklindeki iddiası gibi, aklı başında hiç kimsenin değer vermeyeceği çirkin bir iddiadır.