Bir Ruh Macerası Vuslata Erdi
Gökhan Özcan
Sanki her renkten nilüferin suyun üstüne çıkıp en güzel çiçeğini açtığı gündü. Böyle düşündüm Ayşe Hanım'ın cenazesinde. Öyle çok birbirine benzemez vardı ki orada, Ayşe Hanım'a bakan yüzleriyle benzeşiverdiler. Dilinden düşürmediği 'tevhid'e neredeyse dokunabilir hale geldiğimiz anlardı, soluklandık.
Bazı insanların güzelliği cenazelerinde iyice aşikâr oluyor. Orada olanlar, musallâ taşının önünde saf tutanlar, bekleşenler, hatıralara dalıp gidenler, içinin yangınını gözyaşlarıyla serinletmeye çalışan sessiz refakatçiler hissediyor bunu. Herkesin kulağına ayrı ayrı fısıldanan bir sır gibi herkes duyuyor, işitiyor bu gerçeği.
Ayşe Hanım'ın, kara kışlardan taze baharlara kadar pek çok mevsimi içinde barındıran dünya defterini kapatıp, uzun, çileli ve aynı zamanda neşveli yolculuğunun vuslatına erdiği bu 'veda töreni', kuşku yok ki biz geride kalanların içlerine tarifi kabil olmayan bir öksüzlük duygusu bıraktı.