ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Murûc Ez-Zeheb

Mesudî

Yayınevi:Selenge
Baskı Yılı:2011
Alıntı Sayfası: 366 vd
ISBN:
Alıntı Yapan: Hızır Reis
Okunma Sayısı: 2190
Post

Ey Sopa Korkusu, Sen Nelere Kadirsin!

Ebu'l Abbas es-Saffah halife olduktan sonra bir gün Halid b. safvân'la baş başa sohbet ediyordu.

"-Ey mü'minlerin emiri!" diye söze başladı Safvan. "Senin durumunu ve mülkünün genişliğini göz önünde bulunduruyorum ve bakıyorum da bir kadınla yetinmiş, onun tahakkümüne girmişsin. O hastalansa sen de hastalanıyor, o ortalarda gözükmese sen de gözükmüyorsun. Cariyeleri gözün görmüyor; onların letafetinden, şehvetlerinden faydalanmayı kendine haram saymışsın. Ey mü'minlerin emiri, onların kimisi servi boylu, kimisi gümüş gibi bembeyaz tenli, kimisi esmer, kimisi kumral, kimisi balık etinde.. vahşi olanları var, şehirde doğmuşları var. Onlarla sohbet ederken meftun olursun, halvetlerinden zevk duyarsın. Halbuki ya emirulmü'minin , hür şehirli kızları onları seyretmek, onlarla sohbet etmek nerde.. Emirim hele bir de beyaz, esmer, kumral, sarışın, geniş kalçalı Basralı ve Kufeli kadınlar var ki, her biri şirin dilli, kimisi balık etinde, kimisi tombul, kimisi ortaca, gözleri sürmeli, memeleri tas gibidir. Güzel elbiseleri, takıları, boy endamlarıyla gözünüzü alırlar." Halid bütün maharetini kullanarak kadınların güzellik ve zerafetlerini anlatıp durdu.

 Anlatacakları bitince Ebu'l Abbas ona, "Olmam diyesin Halid!" dedi. "Vallahi şu kulaklarım bugün senden duyduğundan daha güzel bir söz duymadı. Hele bir daha anlat. Bana bir şeyler oldu" dedi. Halid, sözlerini öncekinden daha cafcaflı kelimelerle süsleyerek tekrar etti ve sonra evine gitti. Ebu'l Abbas, işittikleri konusunda dalgın dalgın düşünmeye başladı. Karısı Ümmü Seleme yanına gelip de onu üzgün görünce sordu:

 "-Bu ne hal, ey mü'minlerin emiri! Kötü bir şey mi oldu, yoksa şum bir haber mi geldi?"

"-Yok öyle birşey."

"-Anlat o halde."

Halife odasına çekildiyse de, bir süre sonra dayanamayıp Halid'in söylediklerini aktardı.

"Peki sen ne cevap verdin bu kahpe çocuğuna?"

"-Fesuphanallah! Adam bana nasihatta bulunuyor, sense ona küfrediyorsun!"

Ümmü seleme halifenin odasında öfkeden kudurmuş bir halde ayrıldıktan sonra, aralarında Kâfir Kubat'ın da bulunduğu bir grup Buharalıyı Halid'e gönderdi ve "Sağlam kemiği kalmasın!" diye tenbihledi.

Halid hikayesini şöyle sürdürdü:

Anlattıklarımın emirülmü'mininin hoşuna gitmiş olmasını görmenin mutluluğuyla eve döndüm. Artık benimle temasını kesmeyeceğinden emindim. Evimin kapısı önünde oturuyordum. Çok geçmeden bu Buharalılar damladı. Ben kendilerini fark ettiğimde yanıma doğru yaklaşmaktaydılar. İçimden "galiba bir ödül veya hediye getiriyorlar" diye geçirdim. Gelip başıma dikildiler ve kim olduğumu sordular. "Aradığınız Halid benim" deyince, içlerinden biri yanındaki sopayı çekip üzerime yürüdü. Bir an duraklamasından faydalanıp kendimi içeri attım. Kapıyı sıkıca kapatıp gizlendim. Günlerce dışarı adım atmadan bu şekilde bekledim. Sonra bunları Ümmü Seleme'nin gönderdiğini anladım. Bu arada Ebu'l Abbas ısrarla beni çağırtmıştı. Bana saldıran insanların bir gün "Halifenin emrine uy!"diye kapımda dikilecekleri aklımdan bile geçmezdi. ecel gelip çattı galiba, dedim ve atıma bindim. Korkudan kendimde değildim. Saraya vardığımda bir kaç kişi beni kapıda karşıladı. Halifenin huzuruna girdim. Yalnızdı. Bir süre sessizce dikildim. Sonra selam verdim. Bana başıyla oturmamı işaret etti. Şöyle bir göz attım. Arka tarafımdaki kapının üzerine bir örtü çekilmiş, aşağıya sarkıtılmıştı. Arkasında bir şey hareket etti.

"-Ya Halid, üç gündür ortalarda yoktun" dedi halife.

"-Biraz rahatsızdım, emirim" dedim.

"-Neyse..Şu son sohbetimizde bana kadınlardan ve cariyelerden bahsetmiştin ki, hayatımda duyduğum en güzel sözlerdi. Hele bir daha anlat şunu!"

"-Evet, ya emirelmü'minin, size diyeceğim şu ki, Araplar darra kelimesini darr(zarar,ziyan) kökünden türetmişler. Birden fazla hanımı olmayan kişi "güçlü, gayretli" olurmuş.

"-Tüh senin kalıbına! Daha önceki sohbetimizde bu yoktu!"

"-Hayır müminlerin emiri, vardı! Size söylemiştim: üç kadın, tencerenin üzerlerine taştığın üç ayağı gibidir!"

"Eğer daha önceki sohbetinde bundan bahsetmişsen, ben de Hz. Peygamberin akrabası değilim!"

"-Ve size demiştim ki, ey müminlerin emiri, dört kadın tam baş belasıdır. Adamın genç yaşta saçlarını ağartır, kocatır ve canından bezdirirler."

"-Tüh senin kalıbına! Vallahi bu sözü daha önce ne senden ne de bir başkasından işittim."

"-Valla öyle."

"-Yazık sana! Beni yalancılıkla suçluyorsun!"

"-Sen beni öldürmek istiyorsun, ya emirelmü'minin!"

"-Sözüne devam et!"

"-Size demiştim ki, bakire cariyeler erkektir, yalnızca taşakları yoktur." (Bu arada perdenin arkasından bir gülme sesi işittim.)" -Efendim, Beni Mahzum Kureyş'in reyhan bahçesidir. ve o reyhanlardan bir tanesi senin elindedir.." (Perdenin arkasından bir ses geldi:" Doğru söyledin amca ve bu sözünle kendini akladın. Emirülmü'minine sen böyle demiştin, ama o sözleri değiştirip senin ağzından başka şeyler söyledi.")

Ebu'l Abbas bana terslendi:

"-Allah senin belanı versin, rezil rüsva olasın! Zaten olmuşsun! Çık dışarı!"

Halifenin yanından ayrılıp dışarı çıktım. Artık hayattan ümidim kalmamıştı ki, Ümmü Seleme'nin gönderdiği birkaç kişinin getirdiği on bin dirhem, bir divan, bir beygir ve bir gulam beni tekrar kendime getirdi

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.