Rasulullah (a.s.) muhâcir olarak Medine'ye teşrif edip Kuba'da Rebîu'levvel ayının onikinci gecesinin Pazartesi günü, kuşluk vaktinde Amr b. Avf oğullarının yurdunda konaklamıştı. Bu yıldan itibaren İslâmî tarih başlamış sayılır. Burada pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri kalmıştı. Onların mescidlerini de tesis ettikten sonra cuma günü Medine'ye girmek üzere yola çıkmıştı. Sâlim b. Avf oğullarının vadisinde iken cuma namazı vakti girdi. Halk burayı mescid edindi. Rasûlullah (a.s.) burada hutbe okudu ve cuma namazı kıldırdı. Bu hutbe Medine'de okuduğu ilk hutbedir. Bu hutbede şöyle buyurdu:
"Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım ve hidayet diler, O'na îmân eder ve asla O'nu inkâr etmem. O'nu inkâr edene düşmanlık ederim. Allah'tan başka ilah olmadığına, O'nun bir olduğuna ve ortağı bulunmadığına şâhidlik ederim. Ve yine Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi bulunduğuna şahidlik ederim ki, onu Allah hidayet, hak, nur, öğüt ve hikmetle diğer peygamberlerden sonra bir fetret, cehâlet ve sapıklık içinde olan insanlara, dinden uzaklaşmış bir zamanda, kıyâmetin ve ecelin yaklaşmış olduğu bir dönemde göndermiştir.
Kim Allah'a ve Peygamber'e itâat ederse akıllıca bir iş yapmış, hayrı bulmuş olur. Kim Allah'a ve Peygamberine isyan eder, karşı gelirse gerçekten o azmış, taşkınlık etmiş ve çok uzak ve derin bir sapıklık etmiş olur.
Size Allah'tan sakınmanızı tavsiye ederim. Gerçekten bir müslümanın diğerine yapabileceği en hayırlı tavsiye onu âhirete teşvik etmesi ve ona Allah korkusunu emretmesidir. Allah'ın kendisinden sakındırdığı şeylerden sizi ben de sakındırırım. Onunla amel edenin takvâsı ve Rabbisinden sakınması âhirette elde etmek istediğini doğrulayan bir başlangıçtır. Allah'ın rızâsından başka bir maksadı olmadan gizlide ve açıkta yaptığı işleri dolayısıyla Allah ile arasını düzelten kimsenin bu samimiyeti dünyada iyi bir iş, âhirette iyiliğe en çok muhtac olduğu hazırlanmış rızık olur. Bunların dışında hazırlamış olduğu kötülükleri ve kendisi arasında uzun bir mesafe olmasını isteyecektir.
Allah kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir. O Allah ki sözünü doğrulayan, vaadini yerine getirendir. Bunda sözden dönme yoktur. O şöyle buyurur: "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullarıma asla zulmedici değilim." (Kaf, 50/29) O halde dünya ve âhiret işlerinizde, açıkta ve gizlide Allah'tan korkun. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfâtını arttırır. (et-Talak, 65/5) Kim Allah'tan korkarsa büyük kurtuluşa ermiş olur. Allah'tan korkmak, O'nun düşmanlığından, azâbından ve gazabından sakınmaktır. Allah korkusu insanın yüzünü ağartır, Rabbinin rızâsını kazandırır ve derecesini yükseltir. O halde nasibinizi alınız. Allah katında taşkınlık yapmayın. O size kitabını öğretti, kendi yolunu gösterdi ki, doğru ve samîmî olanlarla yalancıları denesin ve bilinmelerini sağlasın. O halde Allah'ın size ihsan ettiği gibi siz de iyilik edin. O'nun düşmanlarına düşman olun ve Allah için gereği gibi cihad edin.
Sizi seçip müslüman adını veren O'dur. Helâk olanın açık bir delille helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için böyle yaptı. Allah'tan başka kimsede kuvvet ve kudret yoktur. Güç ve kuvveti yalnız O verebilir. Öyle olunca Allah'ı çok zikredin ve ölümden sonrası için amel edin. Gerçekten kendisiyle Allah arasındaki işlerini güzel yapan kimsenin diğer insanlarla arasını örter ve düzeltir. Bu insanların yaptıklarına Allah'ın karşılık vermesidir. Allah onların her şeyine mâliktir. Onlar hiç bir şeye sahip değillerdir. Allah en büyüktür. Kuvvet ve kudret ancak son derece büyük olan Allah'ındır."