İbrâhim b. Edhem (k.s.) hazretlerine "mescidde bizim için otursan da senden istifade etsek" denilince, şöyle cevap verdi: "Dört şeyden dolayı sizinle ilgilenemiyorum. Bu dört şeyle meşgul olmaktan uzaklaşabilirsem, sizinle otururum."
"Peki bunlar nedir, Ey Ebû İshâk?" dediklerinde de şöyle dedi:
- Allah Teâlâ'nın "bunlar cennetliktir, ama ben aldırmam, bunlar da cehennemliktir yine aldırmam" buyurarak âdem'den misâk aldığı zamanı düşünüyorum ve kendimin hangi gruptan olduğumu bilmiyorum.
- Düşünüyorum da, Allah Teâlâ, bir çocuğu daha anasının karnındayken yaratmaya hükmedip ruh üflediği zaman, çocukla ilgilenen melek: "Ya Rab! Şakî mi olacak, yoksa said mi?" diye sorduğunda, Allah'ın o anda benim hakkımda verdiği cevabın ne olduğunu bilmiyorum.
- Ölüm meleği gelip ruhumu kabzetmek isteyince; "Ya Rab! Bunun ruhunu mslüman olarak mı, yoksa kâfir olarak mı kabz edeyim?" diye sorduğunda Allah'ın o anda benim hakkımda vereceği cevabın ne olduğunu bilmiyorum.
- "Bugün ayrılın ey mücrimler!" (Yâsin, 36/59) âyetini düşünüyorum, fakat kendimin hangi gruptan olacağımı bilemiyorum. Bu konularla o kadar meşgûlüm ki bu meşgûliyet beni sizinle oturup konuşmaktan alıkoyuyor."
Burada ayrıca şöyle bir işaret vardır: Kul, her ne kadar Allah'ın kazâsına teslim olmuşsa da, mükellefiyet vazifelerine de mutlaka riâyet etmek zorundadır. Çünkü, kendisi hakkında hayır da yazılmış olabilir, şer de. Fakat Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyuruyor: "Amel ediniz. Çünkü herkes, kendisi için yaratıldığı amele uygun davranır." Böyle olduğuna göre, akıl sahibi birinin, önce nefsini tezkiye etmeye, sonra da bunu Allah'ın tüm kullarına tavsiye etmeye çalışması gerekir. Herkese gücünün yettiği kadar yüklenir. Bütün insanların mertebeleri farklıdır. En yüce mertebeye erişen kullara ne mutlu!
Kuş dâneyi kendi kursağına göre toplar
Küçük kuşun büyük kuşun lokmasını yemeye gcü yetmez