Kurşuni akşamı sabah sanıyor ölü balıklar gibi kokuyorsun. Şarkı söylemeyi öğrenen fahişe gibisin. Gözlerindeki intihar da senin değil, bir ömür böyle geçti, ey sevgili seni soyutlamıyorum iki yüzlü bir cehennem çukuruyum seni somutlamıyorum ateşi satın almak istiyorsun ateşçi nefsim sahibine vermekten ürktün çabaların seni kurnaz gösteriyor sanma bütün imlemeler bir gün diş bileyecek sana bu sevgi de bir güb mutlaka kendi kendisine düşmanlık edecektir güya bu evle bütün evlerin penceresine bir sarkaç yapacaktın bütün şeytanları burada recmedecektin zavallı aklım bir duman gibi savruluyorsun geride bıraktığın ne yağmur ne hüzün dimağa körlük veren bir kentte ikamet ediyor dünü elde etmek için banka önlerinde kuyruklaşıyorsun yalnız kendisini kurtarmak üzere anlamını ateşleyip her şeyden arayan kimsecikleri yaşıyorsun simsiyah nefsim mavi bir örümcekle geliyorsun saçların siyah gözlerin mavi yüzün it kulaklarınla soluyorsun ellerin eşyadan ayrılık acısını çekmekten sarı takındığın süslerden için görünmüyor gizli gizli tapındığın tanrıların satıcısı mısın soyundukça örtüyorsun pencereden süzülen ışığı çocuk sesini itiraflarını ört deniz gece ve Beyoğlu'nun parke taşlarından gör İstanbul'dan olsa gerek diye iç geçir içinde kabaran sesleri kıs sürünerek yatak odasına geç burada recmedileceksin kimden gelirse gelsin bir işaret yutmaya hazırsın kıstığını sandığın arzuyla baş başa yataya gir keşke taş olsaydım diye içgeçir ansızın taş kesil.
Yüz
Sadık Yalsızuçanlar
Yayınevi:Profil
Baskı Yılı:2015
Alıntı Sayfası: 158
ISBN: 978-975-996-762-8
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1811