ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Doğru Türkçe

Şiar Yalçın

Yayınevi:Metis Yayınları
Baskı Yılı:1999
Alıntı Sayfası:
ISBN: 975-342-174-5
Alıntı Yapan: Yahya Bereket
Okunma Sayısı: 1970
Post

"Bugüne kadar hiçbir çılgın, Türk milletine zincir vuramamıştır, ama tarih uzun, belki sonsuz bir süreçtir. Ve kuşkusuz bizim de en büyük hazinemiz ve bir yerde bağımsızlığımızın teminatı dilimizdir. Ama ne yazık ki bu hazinemiz günden güne değer kaybetmektedir. Türkçeye özen gösterenlerin, onu doğru ve güzel konuşan ve yazanların sayısı gittikçe azalmaktadır." (s.7)

"Bunda elbetteki dilimizin son altmış-yetmiş yıl içinde geçirdiği radikal değişikliğin büyük bir payı vardır. Bir doğruya karşılık pek çok yanlışlar yapılmıştır: dilimizin mazisiyle bağları koparılmış, arı Türkçe diye bir şey olamayacağı, dilimizin her dil gibi bazı yabancı dillerin etkisi altında kalan bir halita olduğu gerçeği gözardı edilmiş, bağnaz bir 'öztürkçecilik' tutkusu yüzünden  Türkçenin değişik kavramları ve nüansları ifade etmek yeteneğini kaybetmesine göz yumulmuştur." (s.7) 

" 'Devrimci' ve 'Atatürkçü' mihrakların şimşeklerini celbetmemek için hemen şunu söyleyelim ki, biz Türkçenin sadeleştirilmesine, Arapça ve Farsça terkiplerin kaldırılmasına prensip olarak karşı çıkmıyoruz. Biz diyoruz ki, tek bir Türkçe vardır (hiç değilse Türkiye'de) ve bu dil tarih içinde şekillenmiş, birçok dillerden kelimeler alıp kendisine mal ederek hazinesini genişletmiştir. Sonra şunu da bilelim ve itiraf etmekten çekinmeyelim ki, Osmanlıca ifade kuvveti yüksek, zengin bir dildir." (s.8)

"Ama Osmanlıca halkın dili değilmiş! Elbette değildi, çünkü halk yüzde doksanı itibariyle eğitilmemiş olduğu için bu dili benimsememiş, benimseyememiştir! Kaldı ki her dilde ve her dönemde halkın konuşma diliyle resmî ve edebî dil arasında belirli bir ayrılık vardır. Biz bugün o ayrılığı kaldırdık, ama ne büyük kayıplar pahasına kaldırdık!" (s.8)

"Bugün Osmanlıcayı ihya etmek söz konusu olmasa bile, onun bünyesine girmiş, halka mal olmuş kelime ve tâbirlerini kullanmakta daha az çekingen davranmalı ve Osmanlıcayı hiç değilse liselerimizde zorunlu ders olarak okutmalıyız. Bu sadece mazimizle irtibatımızı yeniden kurmak için değil, ifade ve dolayısıyla düşünme gücümüzü artırmak için de şarttır. 500-1000 kelimeyle konuşur hale geldik, yazıktır, günahtır..." (s.8)

"Bugün gazetelerde musahhihlik müessesesi fiilen kaldı mı, bilmiyorum, ama eskiden vardı ve ciddiye alınırdı. Mesela Vatan gazetesinde Türkçeyi gerçekten iyi bilen Kâzım Özdilci adında bir musahhih vardı, gazetenin patronu Ahmet Emin Yalman'ın bile yazılarını tashih ederdi." (s.10)

"Ben gazetelerin 'mutfaklarında' hiç çalışmadım, ama manevî amcam Hüseyin Cahit Yalçın'ın ta 1943'te yeniden çıkarmaya başladığıTanin gazetesinden beri, çeşitli gazete ve dergilerde değişik konularda pek çok yazılarım çıktı ve çoğu çeviri olmak üzere ellinin üstünde kitabım yayınlandı. Fakat bunlardan hiçbirinin yanlışsız çıktığını görmedim. Nedense, belki bu konuda aşırı hassas ve titiz -biraz da mükemmeliyetçi- olduğum için midir bilmem, dizgi yanlışlarına en çok benim yazılarım hedef oluyor." (s.10)

"Ben Türkçeden çok yabancı gazete, dergi ve kitap okurum. Onlarda da dizgi yanlışları oluyor, ama bizimkilerle kıyas kabul etmeyecek kadar düşük bir seviyede." (s.10)

"Bu kadar çok yanlışa gönlüm razı olmuyor ve bunu önlemenin mutlaka bir çaresi bulunmalıdır, diyorum. Ve karşımda, yukarda saydıklarımın dışında, bu durumun bir büyük sorumlusunu daha görüyorum: okuyucular, evet sizler! Sizleri isyana teşvik etmek gibi olmasın ama, ben her konudaki şikayetlerinizi, tepkilerinizi dile getirmenizi yürekten tavsiye ederim, çünkü sessiz toplum apatik bir toplum, renksiz bir toplumdur ve sineye çektiği aksaklıkların bir bakıma suç ortağıdır." (s.11) [apatik: hissiz, kayıtsız, soğuk, cansız. aa.]

"Benim sayın düzeltmen ve dizgicilerden hiç değilse kendi yazılarım bakımından ricam şudur; lütfen yazılarımda hiçbir değiştirme ve düzeltme yapmayın. Yanlışsa bırakınız kalsın, benim yanlışım olsun." (s.11)

" 'Restorant" demeyin, 'restoran' veya 'lokanta' diyin, ya da, Fransızca bildiğinizi göstermeye meraklı iseniz, bu kelimeyi aslına uygun olarak "restaurant" diye yazın, fakat sonundaki 't'yi telaffuz etmeyin. Gerçi İngilizceye Fransızcadan geçen bu kelime İngilizcede bu dilin telaffuz kurallarına göre (varsa???) 'restorant' diye okunur ama bizim dilimize öteden beri 'restoran' diye girmiş ve hep o şekilde kullanılmıştır. 'Restorant' söylenişini ben beş-on yıldır işitiyorum." (s.15)

"Ayşegül Çirkin, kucağında iki aylık yavrusu ile, şehit eşini büyük bir vakurla uğurladı." Hiç olur mu? Ağırbaşlılık demek olan vakar isim, vakur ise sıfattır. Ayşegül vakur bir kadın olduğu için eşini vakarla uğurlamıştır... Bu fâhiş hatânın bir dizgi yanlışı olmasını umuyoruz.(s.29)

"Türkiye'de tıp camiasının 10-15 milyon lira maaşa  talim eden fedakâr ve cefakâr üyeleri  birkaç kuruşluk iyileşme bekleyedursun..."  Yazar herhalde cefakeş demek istemiş olacak , çünkü cefakâr cefa yapan demektir, cefakeş ise cefa çeken." (s.30)

"Artık, "trafik polisi park yasağı olan yerde durmamı görmezlikten geldi", "hatip meydandan yükselen itirazları duymazlıktan geldi", "bak yemeğini önüne koydum, sakın yemezlik etme" deniliyor. Oysa fiiller de, isim fiiller de 'me' veya 'ma' ekiyle olumsuz hale getirilir: yemedim, uyuşmamak, konuşmama, içmeme, vs. O halde konuşurken de, yazarken de, "falancayı yolda gördüm, beni görmemezlikten geldi", "bana söylediği kötü sözleri duymamazlıktan geldim", "sokağa çıkarken, oğluna okula gitmemezlik etmemesini tembih etti", dememiz gerekir.(s.31) [Bu da yaygın olarak yapılan bir hata. aa.]

"Ben bir dil uzmanı ve hattâ profesyonel bir edebiyatçı değilim. O halde nasıl oluyor da uzmanlık sâhamın dışında kalan teknik bir dalda yazı yazmaya kalkışıyorum?
Anlatayım. Ben aslında hukukçuyum, fakat çocukluğumdan beri asıl merakım dil, yazı ve edebiyat olmuştur.
Bu merakım dolayısıyla Türk dili üzerine pek çok kitaplar okudum, Arap harflerini öğrendim, eski edebiyatımızı (Divan, Tanzimat, Servet-i Fünun) derinlemesine inceledim ve bir yıl da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine devam ettim. (Hikmet Ertaylan, Reşit Rahmetî Arat, Ali Nihat Tarlan, Ahmet Caferoğlu hocalarımızdı.)
Böylece di ve edebiyat konularında, bir uzman kadar olmasa da, küçümsenemeyecek bir bilgi ve birikim edindim. Bir de İngilizce ve Fransızcayı hemen hemen ana dilim kadar bildiğim gibi, bunların dışında da Latince dahil, birkaç Batı dilini okuduğumu anlayacak kadar bilirim. (...)
Kaldı ki Fransızların şöyle bir deyimi vardır: "Körler ülkesinde tek gözlüler kraldır."
Dil konusunda benden çok daha bilgili ve ehil olanlar elbette vardır (yani ülkemiz tümüyle kör değildir) ama bu görevi onlar yüklenmediklerine, hiç değilse günlük gazetelerde Türkçeyi doğru konuşmayı ve yazmayı öğretici ve teşvik edici mahiyette yazılar yazarak halkımızı bilgilendirmek ve aydınlatmak zahmetini ihtiyar etmek istemediklerine göre -oysa, bilindiği gibi, ciddi ve yüksek tirajlı birçok İngiliz, Fransız, Alman, Amarikan gazeteleri şu veya bu ad altında birer dil köşesine yer verirler (meselâ,  New York Times'da William Safire'in 'Language' başlıklı bir sütunu vardır)-, ben kendi kendime bu misyonu verdim. (...)" (s.35-36) [ihtiyar etmek: seçmek, tercih etmek, katlanmak. aa.]

"Bir günlük gazetenin "Aydın Doğan-Aksoy görüşmesi" başlıklı haberinden: "Aksoy, 'Şu anda böyle bir şey yok. Ancak Aydın Doğan bana fifti fifti ortak olmayı önerdi' dedi."
Yüzde elli veya yarı yarıya'nın suyu mu çıktı? Bıktık bu dilimizi kirleten anglikanizmlerden! Kaldı ki, herkes fifty'nin 'elli'nin İngilizcesi olduğunu bilmek zorunda mı?" (s.193)

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Doğru Türkçe

Şiar Yalçın

Baskı Yılı: 1999
Alıntı Sayfası:
ISBN:

"Bugüne kadar hiçbir çılgın, Türk milletine zincir vuramamıştır, ama tarih uzun, belki sonsuz bir süreçtir. Ve kuşkusuz bizim de en büyük hazinemiz ve bir yerde bağımsızlığımızın teminatı dilimizdir. Ama ne yazık ki bu hazinemiz günden güne değer kaybetmektedir. Türkçeye özen gösterenlerin, onu doğru ve güzel konuşan ve yazanların sayısı gittikç ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest