Çağımızda iletişim araçlarının göze hitap eden kısmında büyük bir atılım var. Görsel medya konusunda cilt cilt kitaplar yazılıyor. Görme duygusu diğer beş duyunun çok çok önüne geçmiş, ölçme ve değerlendirmede neredeyse tek kıstas olmuş. Ve pazarlama teknikleri işte bu yumuşak karna vurgu yapıyor.
Az önce sıraladığımız kelimelerin mânalarına dönersek; malı satmak için göstermek, bunu bir gösteriye dönüştürmek, mümkün olduğu kadar gösterişli kılmak her şeyin başında geliyor.
İşte çağın ruhu denilen olguya yaklaşmak için bir ipucu.
Oysa eski dünyada bu tür bir eylem en azından ayıplanırdı. Eski dükkânlarda vitrin diye bir şey yoktu. Alış-verişte göz boyamaya kalkmak ahlâk düşüklüğü sayılırdı. Medhiye ve fahriye dahi küçümsenirdi. Mütevazı olmak esastı. Mahremiyet özün özüydü. Gösterme karşılığında teşhir kelimesi kullanılırdı. (Ki bunun dahi 'dile düşürme' şeklinde olumsuz bir mânası vardı).
Hele teşhircilik, o tamamen "sapma" sayılıyordu.
Çağın ruhunu teşkil eden unsurlardan biri de hız. Şu kısacık ömrümüzde neler geldi geçti gözlerimiz önünden. Kavramlar, kaideler nasıl yıprandı, tükendi, yer değiştirdi.