Emirgân o çok bilinen klasik üsluba uygun bir Boğaziçi köyüdür. Yani camisi, meydan çeşmesi, çınarı ve kahvesiyle tam bir bütünlük arz eder. Sadece önünde iskelesi yok, ama onun yerine eli böğründe Şerifler Yalısı var.
Emirgân deyince nedense aklıma hep Yahya Kemâl gelmiştir. Üstat İstanbul'un birçok yerine çok önceden ambargo koymuş. Üsküdar onun, Atik Valide onun, Koca Mustafapaşa onun, Kanlıca onun ve daha nice saymadığım mekân onun. İşte bu minval üzere Emirgân da onun.
Sakin Emirgân'ın Çınaraltı'nda kahvesi
Poyraz serinliğindeki yaprakların sesi
Bazen gönül dalar suların musikisine
Bazen Yesâri hatlarının en nefîsine
kıtasındaki "Yesâri hatlarının en nefîsi" kısmı sanki Emirgân'ın en can alıcı noktasını işaret eder gibidir. Üstat camiyi, yalıyı, çınarı hatta çeşmeyi es geçerek oradaki Yesâri hattını hedef olarak göstermektedir. Dikkat ederseniz Yesâri hattı şeklinde bir ifade kullanarak çeşmede bulunan diğer yazıları dikkate almamıştır.
Sekizgen bir plana sahip olan bu Türk barok-rokoko çeşmesinin sekiz ayrı köşesi bulunmakta, dört yüzünde cel'i sülüs hatlı kitabeler yer almaktadır. Bunların hattatı Hacegân-ı Divân-ı Hümayûn'dan Mehmed Emin'dir. Üstadın şiirinde mevzu olanlar ise, musluğu bulunmayan dört sade cephe üzerinde şair Tevfik'e ait kıtaların Mehmed Es'ad El Yesâri'ye ait hatlarıdır. Bu nefis talik kıtaların son beytinde:
Muhammed aşkına ma iç su
Bu nev ayn-ı sâfiden
şeklinde tarih düşürülür ki 1782-83'e tekabül eder. Kurşun kaplı, geniş saçaklı,ahşap çatı üstünde yükselen sekizgen kasnağının üstü kubbeyle örtülü bulunan bu çeşme çınarların gölgesinde yer alır.