Kur'an'ın ilkeleri din işi, dünya işi diye bir ayrım gözetmez. Kul hayatının her ânında kul olmalıdır. Bu noktada Hz. Peygamber'in sünneti, ahlâkı-adaleti-hukuku (fıkhı)-siyaseti-iktisatı hasılı bir devletin misyonu ne ise onu kapsamıştır.
Buna mukabil Batı'da doğup gelişen, otorite tanımayan laik ve seküler anlayış esas itibariyle ilâhi alanı ve bu alanın hakimiyetini kabul etmediği için insani alanda da eşitlikçi ve özgürlükçü bir yönelişi benimsemiştir. Hakimiyeti, otoriteyi gökten yere indirmek, Allah'ın kullarını eşit vatandaş yapmak budur. Çağdaş İslam düşüncesi ise ilâhi hakimiyet alanı ve insani hakimiyet alanını tanımak ve kabul etmekle beraber ikisi arasındaki ilişkiyi büyük ölçüde kopararak laik düşünceye yaklaştı. "Hakimiyet Allah'ındır" hükmü ve sloganı Yüce Allah dışında hiçbir hakimiyet kademesi tanımamak mânasına doğru gitmiştir. Devlet başkanının, ulemanın, ana kaynakların hakimiyetinin, otoritesinin tamamen ve büyük ölçüde ortadan kalkması bu yaklaşımın bir ürünüdür. Bu düşünce yapısında Hz. Peygamber'in de insan olması dolayısıyla bir otoriteye sahip olmadığının savunulması aynı mantığın bir uzantısıdır.