Kadere gelince o, insanın kanunudur. Tabiatın kanunu gibi o da ilâhî emirdir. Onu da evvelki gibi değiştirmek yok, ancak dosdoğru okumak vardır. Kaderi kalple karşılamak veya ona garaz bağlamak, iman ile küfrün karşılaşmalarıdır. İnsanların kaderi karşılayışı çok farklı şekillerdedir. Bunu, birbirlerini çepeçevre kuşatan birçok çemberlerden herhangi biri üzerinde durmak şeklinde anlatabiliriz. Onu az veya çok okuyan bu çemberlerden herhangi birinin üzerinde yer alır. Hiç okuyamayan gafil, bu çemberlerin hepsinin dışında kalır. Tam ortadaki noktada barınmak, kaderin tam şuuruna sahip hakim velinin durumudur. Bu noktaya en yakın çemberlerde durmasını bilenler o nisbette hakikate yakın olurlar. Kader, ruhun huzurunu bulmasıdır. Gerçeğin olduğu gibi tanınmasıdır. Kanunda kaderi okumak kabildir. Kadere tam imanı olmayan, kader sırrına kemâl halinde ermeyen insan, akan bir suya, hatta rüzgârla kımıldan bir yaprağa bakarken onların dilini anlamaz, tabiatın tam sevgisine varamaz, varlığın sevgisinde selâmeti bulmaz. Onlar bedbaht ruhlardır. Eşyayı kader gözüyle görmeyenler varlığın sığındığı Allah'ı anlayamazlar. Kaderde Tanrı kuvvetini görmeyenler, yıldızları sabun köpüğünden yapılmış birer balon zanneden şaşkınlara benzerler. Kader, insanı ve eşyayı idare eden aynı cevherdir. Kader ile insan iradesinin çatışma halinde olduğunu söyleyenler, kanun ve hürriyetin çatıştığını zannedenler gibi gafildirler. Eşyanın ve olayların olduklarından başka türlü de olabileceklerini düşünmek, varlıkla yokluğu bir tutmaktır.
Kültür ve Medeniyet
Nurettin Topçu (Yayına Hazırlayanlar: Ezel Erverdi, İsmail Kara)
Yayınevi:Dergâh Yayınları
Baskı Yılı:2018
Alıntı Sayfası: 163
ISBN: 978-975-995-551-9
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1285