Her dinin esasında ilâhî iradeye iştirak ve ona teslim oluş vardır. Bu halin gerçek gayesi, ruhun yükseltilmesidir. Buna ahlâklılık denir. Bütün dinler, insanların ahlâkını yükseltmeye çalışmışlardır. Ahlâkta ise pek çok dereceler ve sonsuz basamaklar vardır. Hayırların sayısı sayılmayacak kadar çok ve üst basamakları alçaklardan bakanlara görülemeyecek kadar yükseklerdedir. En alt basamaklar, başkalarına zarar vermemekten, karıncayı bile incitmemekten başlar; en yukarılarda onun Allah iradesiyle kucaklaştığı görülür. Yine her dinin kendine özel ayrı bir ahlâkı vardır. Ancak bir ahlâk sisteminin dine bağlanabilmesi için zorunlu olan esaslar bulunmaktadır. Yani her din ahlâkında bulunması şart olan esaslar vardır ki onlarsız herhangi bir ahlâk sistemi dinî sayılamaz. Bu esaslar, ilâhilik temeline dayanan menfaatsizlik, sonsuzluğa uzanma, aşk ve samimiliktir.
Menfaatler, hırslarımızın zehirli yemişleridir. Herbiri ayaklarımıza vurulan birer zincirdir. Onlarla Allah'a gidilemez. İnsan için gerçek esirlik her taraftan gelen, her çeşit menfaatlere bağlanmaktır. Hangi endişe ile ve hangi yüksek gayenin hayaliyle bezenmiş olursa olsun, menfaatle dostluk kuran, gece gündüz ibadet de yapsa, Allah'a dost olamaz. Bunda dini yükseltme veya cemaatı kurtarma gayesini kalkan olarak kullananlar en büyük riyakârlardır; onlar en büyük günahkârlardır.