ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT
ÜYE GİRİŞİ / ÜYE KAYIT

Ben, Öteki ve Ötesi

İbrahim Kalın

Yayınevi:İnsan Yayınları
Baskı Yılı:2016
Alıntı Sayfası: 429-430
ISBN: 978-975-574-805-4
Alıntı Yapan: paradoksal
Okunma Sayısı: 1585
Post

Batı toplumlarında İslâm'ın daha görünür hale gelmesi, geç modernitenin izah etmekte zorlandığı bir sorundur. Seküler bir geleceğe doğru ilerleyeceği varsayılan modern toplumlarda dinî, geleneksel ve kollektif değerleri savunan, mahremiyeti önemseyen, bireyciliği sorgulayan, tüketim kültürünü eleştiren bir sosyal olgunun varlığı, klasik modernleşme-sekülerleşme şemaları için ciddi bir meydan okumadır. Bu yüzden sosyal bilimciler yeni teoriler ve analiz çerçeveleri geliştirmeye çalışıyorlar. Nilüfer Göle'nin tespitiyle, İslâm'ın modernitenin 'çağdaşı' haline gelmesi ve görünürlük kazanması, modernitenin seküler sembolleriyle çelişiyor ve yeni çatışma alanları üretiyor.

Bu noktada İslâm'ın sosyolojik bir olgu olarak görünür hale gelmesi, hem modernitenin temel kabullerinin sorgulanmasına hem de seküler Avrupa toplumlarının farklı endişelere kapılmasına neden oluyor. Örneğin Avrupa'daki camilerin dolu olması, buna karşılık bin yıllık kiliselerin boşalması, 'İslâm istilası'na örnek gösteriliyor. Oysa Avrupa'da bulunan on binlerce kiliseye nispetle Müslüman toplulukların kurduğu camilerin sayısı sınırlı sayıdadır. Daha az sayıdaki camilerin daha dolu olmasına şaşırmamak gerekiyor. Burada sorulması gereken soru, camilerin neden dolu olduğundan ziyade kiliselerin neden boş olduğudur. Avrupa'daki dindar kesimler bunu Hristiyanlık'ın gerilemesinin bir sonucu olarak görüp serzenişte bulunmakta haklı olabilirler. Fakat buradan bir İslam karşıtlığı çıkartmaya çalışmak, yukarıda işaret ettiğimiz 'İslâm sorunu'nun bir türevi olarak görülebilir. Sağcı-muhafazakar çevrelerin yanı sıra liberal-seküler aydınların, camilerin doluluğuna ve genel olarak İslâm'ın Avrupa sokaklarında görünür hale gelmesine tepki vermeleri de yanlı bir tutumu ifade ediyor. Zira hem seküler hem de liberal ve çoğulcu olduğunu söyleyen çevrelerin, İslâm söz konusu olduğunda dinî ve kültürel çoğulculuktan kolaylıkla vazgeçmesi ve Avrupa'nın Yahudi-Hristiyan köklerini hatırlaması, temel bir çelişkiye ve köklü bir ön yargıya işaret etmektedir.

amazon.com.tr'deki Bunuokudunmu dükkanından satın almak için tıklayın.

Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Esere İlişkin Diğer Alıntılar


Ben, Öteki ve Ötesi

İbrahim Kalın

Baskı Yılı: 2016
Alıntı Sayfası: 52
ISBN: 978-975-574-805-4

Müslüman toplumların modernleşme tarihi, Avrupa kolonyalizminin tarihiyle eş-zamanlı bir nitelik arz eder. 19 ve 20. yüzyıllarda uzun süre işgal altında yaşayan Müslüman toplumlar, son iki asırdır Batı medeniyetine haklı olarak bir 'öteki' olarak bakıyor. Buradaki 'öteki', bizim dışımızdaki ya da uzağımızdaki bir toplum ya da kültürü değil, 'ben ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Ben, Öteki ve Ötesi

İbrahim Kalın

Baskı Yılı: 2016
Alıntı Sayfası: 343
ISBN: 978-975-574-805-4

Lamartine, Türkleri “hoşgörü sahibi tek halk” olarak görür. Doğu despotüzmi tezini reddeder. Bazı noktalarda Türklerin Avrupalılardan daha üstün olduğunu söyler. 6 Temmuz 1850’de huzuruna çıktığı Sultan Abdulmecid’i “soylu, gururlu, ciddi, duyarlı... kendi arzularını dayatmaktan çok kendisini sevdirmek isteyen” bir kişi olarak tasvir eder. Sulta ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Ben, Öteki ve Ötesi

İbrahim Kalın

Baskı Yılı: 2016
Alıntı Sayfası: 344
ISBN: 978-975-574-805-4

Loti, Avrupa’nın seküler modernleşmesine eleştirel bir gözle bakan ve en müşahhas halini Doğu’da gördüğü büyünün bozulmasından rahatsız olan bir hümanistti. Avrupa’nın materyalist kalkınma biçimlerine ve Osmanlı’ya yönelik emperyalist politikalarına karşı çıkıyordu. Bu yüzden, Türklerin modernleşmek adına Avrupa’yı taklit etmesini de eleştirdi. ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest

Ben, Öteki ve Ötesi

İbrahim Kalın

Baskı Yılı: 2016
Alıntı Sayfası: 384
ISBN: 978-975-574-805-4

Bu noktada Cemil Meriç de kültür kelimesine eleştirel yaklaşır ve Osmanlı-Türk tarihinde bir karşılığının olmadığını söyler. Kültürü “katı ve fakir” bulur; onun karşısına medeniyeti değil, “irfan”ı koyar. İrfan; kültürü de, medeniyeti de, dünya görüşünü de içeren bir anlam zenginliğine sahiptir. Meriç’in irfan tanımı, insan ile varlık arasındaki ...

Devamı Facebook Twitter Google+ Pinterest