Loti, Avrupa’nın seküler modernleşmesine eleştirel bir gözle bakan ve en müşahhas halini Doğu’da gördüğü büyünün bozulmasından rahatsız olan bir hümanistti. Avrupa’nın materyalist kalkınma biçimlerine ve Osmanlı’ya yönelik emperyalist politikalarına karşı çıkıyordu. Bu yüzden, Türklerin modernleşmek adına Avrupa’yı taklit etmesini de eleştirdi. Avrupa’da kanıksadığı yaşam tarzının, estetik duyarlılığın ve şehir dokusunun çok sevdiği İstanbul’u bozacağından ve çirkikinleştirrceğinden korkuyordu. Bu konudaki hassasiyeti o derece ikeriydi ki 1910’un son baharında Sultan V. Mehmed’in huzuruna çıktığında, onun Muhteşem Süleyman’ın torunu olduğuna inanmakta güçlük çektiğini söyker ve ekler: “Başındaki fes olmasa, gri takım elbise içindeki Sultanı gören, onu herhangi bir Fransız burjuvası sayabilirdi“. Loti, özellikle İstanbul sosyetesinin, modernleşmeyi Avrupa âdâb-ı muaşeretine indirgenmesine şiddetle karşı çıkar. Adeta Türklere, “Bizi taklit ederek bütün kıymetinizi ve hususiyetinizi yitirecek ve sıradanlaşacaksınız” der. Fransız seyyah ve yazar, İsfahan’a yaptığı ziyarette de benzer gözlemlerde bulunur. Loti gibi Flaubert de “Şark’ı ziyaret etme zamanıdır; çünkü artık yok oluyor, medenileşiyor” diyerek Doğu’nun kaybolup gitmesinden duyduğu endişeyi dile getirir.
Esere İlişkin Diğer Alıntılar
Ben, Öteki ve Ötesi
İbrahim Kalın
Müslüman toplumların modernleşme tarihi, Avrupa kolonyalizminin tarihiyle eş-zamanlı bir nitelik arz eder. 19 ve 20. yüzyıllarda uzun süre işgal altında yaşayan Müslüman toplumlar, son iki asırdır Batı medeniyetine haklı olarak bir 'öteki' olarak bakıyor. Buradaki 'öteki', bizim dışımızdaki ya da uzağımızdaki bir toplum ya da kültürü değil, 'ben ...
Ben, Öteki ve Ötesi
İbrahim Kalın
Lamartine, Türkleri “hoşgörü sahibi tek halk” olarak görür. Doğu despotüzmi tezini reddeder. Bazı noktalarda Türklerin Avrupalılardan daha üstün olduğunu söyler. 6 Temmuz 1850’de huzuruna çıktığı Sultan Abdulmecid’i “soylu, gururlu, ciddi, duyarlı... kendi arzularını dayatmaktan çok kendisini sevdirmek isteyen” bir kişi olarak tasvir eder. Sulta ...
Ben, Öteki ve Ötesi
İbrahim Kalın
Bu noktada Cemil Meriç de kültür kelimesine eleştirel yaklaşır ve Osmanlı-Türk tarihinde bir karşılığının olmadığını söyler. Kültürü “katı ve fakir” bulur; onun karşısına medeniyeti değil, “irfan”ı koyar. İrfan; kültürü de, medeniyeti de, dünya görüşünü de içeren bir anlam zenginliğine sahiptir. Meriç’in irfan tanımı, insan ile varlık arasındaki ...
Ben, Öteki ve Ötesi
İbrahim Kalın
Batı toplumlarında İslâm'ın daha görünür hale gelmesi, geç modernitenin izah etmekte zorlandığı bir sorundur. Seküler bir geleceğe doğru ilerleyeceği varsayılan modern toplumlarda dinî, geleneksel ve kollektif değerleri savunan, mahremiyeti önemseyen, bireyciliği sorgulayan, tüketim kültürünü eleştiren bir sosyal olgunun varlığı, klasik modernle ...