Kadim kültürlerde ruh, kuş simgesiyle sembolize edilir. Kuşlar, fiziksel ve ruhani dünyalar arasında aracılık yaparlar. Denildiğine göre, ruhun gelişimi boyunca karşılaştığı bazı 'arketipsel deneyim'leri de yansıtırlar. Tevhid sanatçısının nazarında ruh, bedendeki haliyle kafesteki kuşa benzer. "Ölmeden önce ölme" mertebesine ulaşanların da, doğal yolla ölenlerin de ruhu vücudun dehlizlerinden kurtulur, bağlarını koparır ve kuş misali yukarı alemlere doğru kanat açar, uçar. Böyle deniliyor.
Yukarı doğru yükselen ruh, evet kuşa benzetilir. Fakat yukarı doğru yükselen bir şey daha vardır: Güzel söz. "Güzel söz O'na yükselir, sâlih amel de onu yükseltir." (35:10) Yükselen güzel söz canlıdır. Ameldir. Canlı söz; bu anlamda Ruh'tur aynı zamanda. Ayetin sır perdelerini bir anda kaldırmak olanaksız elbet ama bir adım atalım: "Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh; Rabbimin emrindedir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." (17:85)
Bilmiyoruz. Pek az biliyoruz. Ve bu muğlaklık bize ruhun yansımalarıyla kendini hissettiriyor. Ve bu muğlaklık bize ruhun yansımalarıyla kendini hissettiriyor. Bir kokuyla, bir tınıyla bazen; seziyoruz şeylerdeki ruhu. Her şeydeki ruhu... Daha doğrusu hissediyoruz. Sanırım tevhid sanatı tam da bunun için var. O'nun ruhundanâdem'e üflenenin sırrını taşıyabilmek için.