Sevdiğimiz bir hikâyeyi, şiiri ve müziği dinlerken "ne kadar güzel" deriz. (Mesela Salve Regina'yı dinlerken hep böyle derim.) âşıklara ait sırlardan bir ipucu yakalamış gibi oluruz. Böyle bir eser, isterse kötülüğü anlatsın, fark etmez. İfade ettiği her şeyin bir mecaz olduğunu hissettirmiştir. Baktığımız her şeyin gölge olduğunu... Vehim olduğunu...
Artık şeyler erimiş, yok olmuştur Varlık'ta. Hikâyeler Hikâye'ye dahil olmuştur. Yokluğumuzla buluşmuşuzdur o şiir, o müzik aracılığıyla. Umutsuz, bağlamından kopuk, başıboş, nihilist bir yokluk değildir bu. Bizi ikiliklerin sonuna ulaştıran 'bütün'le buluşturan bir bağlılığın içindeyizdir. İşte tevhid sanatı.