Burada, sosyal bilimler ve özellikle tarih bilimi için ilginç bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Biz, daha sonra, bu hakikat üzerine de yeni itibârlar üretiyoruz. Örnek olarak, camiye bakıyoruz; nasıl bir mimarî tarzda yapıldığını sorguluyoruz. Ya da toplumların siyasî, ikitsadî, kültürel vb. tarihlerini tahlil ediyoruz. Aslında bu yaptığımız tahlil, bir önceki itibârın hakikatini, yeni itibârlar üzerinden yeniden üretmektir; bu üretilen yeni itibârlar da yeniden ve farklı bir hakikate kavuşurlar. Kültürdeki değişim ve süreklilik de bu şekilde sağlanır. Bu konu oldukça önemlidir; insanî eylemin cisimleşmesi olarak anlamın/amacın idraki ve bunun hermeneutik yöntemleri ki, bunu başka bir vesile ile ele alabiliriz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, insanlık idrâkinin itibâr-hakikat-itibâr-hakikat... biçiminde ve bir öncekinin bir sonrakini içermesi şeklinde sürmesidir. Daha doğrusu böyle olursa bir sürekliliğin hâsıl olmasıdır; olmaz ise itibâr ile hakikat arasında kopukluk dediğimiz hadise ortaya çıkar. Her ne ise, tüm denilenlerden ortaya çıkan sonuç: İnsanî eylemin/itibâr belirli bir süreklilik içinde hakikatleşmesi, nesnelleşmesidir.
Esere İlişkin Diğer Alıntılar
Sözün Eşiğinde
İhsan Fazlıoğlu
"Düşünmek, icabete hazırlayan bir yakarıştır." der İbn Sînâ... Düşünceyi söze vurmak yazıya koymak ise yakarışın bir ifadesi. Bu kitapta yakarış, sözün eşiğinde dile gelmiştir; tüm samimiyeti ve ihlâsıyla... (s.10)
Sözün eşiği, ümidin eşiğidir; çünkü bir yerde söylenecek söz var ise, hâlâ ümit var demektir; s-öz-den, dolayısıyla öz-den y ...
Sözün Eşiğinde
İhsan Fazlıoğlu
Bilindiği üzere insan, klasik felsefe-bilimde, düşünen canlı (hayvân-ı nâtık) olarak tanımlanır; canlılık bitkiye, bitkilik cisimliliğe, cisimlilik elementlere yani dört unsura kadar geri gider. İnsanın hayvâniyet yanı, öyleyse, tabiatın ve tabiatta bulunan tüm diğer var-olanların özelliklerini haiz bir terkiptir. Bu terkipte maddî olanlar yanın ...
Sözün Eşiğinde
İhsan Fazlıoğlu
"Her şeyin ölçüsü insandır." Tür anlamında insan. Dolayısıyla dış dünyayı biz yaratmıyorsak da biz biliyoruz. Mevcudiyetin mudrek hâle gelmesi müdrik olanın varlığına bağlıdır; idrak eden de insandır. 'Şey', bir âlim tarafından, ilimle mâlum hâle getirilir. Şeyiyyeti âlime bağlı değilse de mâlum olması âlimin ilmiyledir. Diğer canlılar idrak ede ...